Dersim 38
Dersim, Devletin Kara Kutusudur
Dersim Kemalist Cumhuriyet Devleti’nin kara kutusudur. 70 yıldır kapalı tutulan, yok sayılan; bırakalım tartışılması konuşulması bile yasak olan kara kutu…
KAZIM GÜNDOĞAN
Tarihin karanlık sayfaları arasında derinden kanamakta olan Dersim’38 yarası giderek gün yüzüne çıkıyor.
Yapılan sözlü tarih çalışmaları, belgesel filmler, yazılan anılar, araştırmalar, romanlar, şiirler, şarkılar hepsi bu karanlığın aydınlatılmasında yakılmış mumlardır.
Kara kutunun içindekiler her geçen gün yakılan mumlarla aydınlanıyor olsa da kara kutunun varlığı henüz resmi olarak kabul edilmiyor.
Dersim Kemalist Cumhuriyet Devleti’nin kara kutusudur. 70 yıldır kapalı tutulan, yok sayılan; bırakalım tartışılması konuşulması bile yasak olan kara kutu…
Bu kara kutu da nelerin olduğunu, neden saklı tutulduğunu öğrenmek başta bilim insanlarının, siyasetçilerin, aydınların olmak üzere her yurttaşın en demokratik hakkıdır. Bu hakkımızı kullanabilmek için kara kutunun açılmasını ısrarla istemeliyiz.
Bu ülkenin tarihi ve toplumsal gerçekleri resmi tarih ve resmi ideolojinin bildik kalıplarıyla öğrenilemeyecek kadar karmaşıktır…
Kara kutunun açılması ve içindekilerin öğrenilmesi sadece demokrasi güçleri için değil, siyasetçilerin ve siyasi partilerin de bilmesi gerekli hatta zorunludur. Zira bu ülkenin ve halkın gerçek tarihini bilmeden ülkenin ve halkların sorunlarına, taleplerine siyasi çözüm üretmek olanaklı değildir. Bu nedenle de kara kutunun açılmasını en çok da siyasi çevreler istemelidir.
Elbette bu kara kutunun açılmasını asla istemeyen ve hatta mümkünse yok sayan anlayışları kapsam dışı tutuyorum.
KARA KUTU’NUN İÇİNDE NELER VAR?
Peki, bu kara kutunun içinde neler var? Ve onu bu kadar önemli kılan şey nedir?
Öncelikle; Cumhuriyet Devleti’nin kuruluş felsefesi olan ırka dayalı ulus devlet anlayışının “siyaset belgesi” niteliğindeki “ Şark Islahat Planı” ( 1925) var. Bu planın özü ve özetini İsmet İnönü şöyle formüle etmiştir:
“Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları mutlaka Türk yapmaktır. Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız nitelikler her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır.” ( Başbakan İsmet İnönü, 1925)
Evet, Türk ırkına ve Sünni İslam inancına ait olmayan “ unsurları kesip atacağız” diyen devletin Dersimde “Türk ve Türkçü” olmayan Kızılbaş, Kürt, Zaza, Ermeni unsurları kesip atması var bu kara kutunun içinde.
İkincisi; Irkçı, tekçi anlayışın Dersim’de nasıl uygulandığına dair faşist yöntemleri ve sonuçları var.
Fevzi Çakmak’ın önerdiği “Dersim evvela koloni (sömürge) gibi ele alınmalı. Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra da aşamalı öz Türk hukukuna tabi tutulmalıdır.” (Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, 1931.) politikalarının bizzat Meclis ve Kemal Atatürk tarafından atanan “umumi müfettiş” (koloni valisi) Cumhuriyet Devleti’nin daimi cellâdı askeri vali Abdullah Alpdoğan’ın uygulamaları var.
Bu gün artık gizlenemeyen ve ret edilemeyen, dönemin Malatya Emniyet Müdürü Çağlayangil’in itirafları var:
“(…) Neticeyi söylüyorum. (…) Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti.” ( İhsan Sabri Çağlayangil.)
Üçüncüsü: Kemalist Cumhuriyet ideolojisinin simgesi Atatürk’ün bu katliamdaki rolünün bilinmesi istenmiyor. Oysa Çağlayangil’in itiraflarından anlıyoruz ki Atatürk’ün “Bu meseleyi kökünden hallediniz” dediğini ve devamında ‘Kılıçdaroğlu’nun yaptığı söylenen röportajda da Dersim’e askeri vali olarak atanan General Abdullah Alpdoğan’a Atatürk’ün “Bütün ordu iştirak etsin, bu Dersim`i temizleyin” emrini verdiğini Çağlayangil’den açıkça ve net olarak öğreniyoruz.
“Dersim, Cumhuriyet Devleti’nin kara kutusudur” dedik. Bu kara kutuda saklı olan daha pek çok ırkçı, faşist politika olduğunu biliyoruz. Fakat bunları bütün boyutlarıyla öğrenmek ve bilimsel bir çalışma yapabilmek için bu kara kutunun açılması gerekiyor.
Bu kara kutu da sadece Dersim katliamı yok elbet. Şark Islahat Planı’nda (1925) ne varsa daha fazlasının bir plan dâhilinde uygulandığı bir laboratuarda; Kürtlere ve Dersim Alevi Kızılbaşlarına yönelik zihniyetin en rafine edilmiş tezleri ve vahşi uygulamaları var.
1925 den itibaren Kürt ayaklanmalarını bastırma, direnişlere saldırılar ve katliamlar acil ve zorunlu müdahaleler biçiminde olmuştur. Ancak Dersim katliamı 1926 yılından itibaren her yıl hazırlanan özel raporlarla adım adım planlanarak yapılmıştı. ( M. Kalman, Faik Bulut Dersim Belgeleri/Raporları)
Kemalist Cumhuriyet soykırımcı bir anlayışla hazırlayıp uyguladığı Dersim katliamını ülke ve dünya kamuoyundan gizlemek için “Dersim İsyanı” yalanını uydurmuştur. Bunun bir yalan olduğunu başta Şark Islahat Planı ( Mehmet Bayrak ) olmak üzere söz konusu raporları objektif bir gözle inceleyen herkes görebilir, anlayabilir.
Sözgelimi; bir devlet “Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları mutlaka Türk yapmaktır. Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız”( İnönü) diyorsa orada Türk ve Türkçü olmayanlar isyan etse de etmesede zaten “kesilip atılacak”lardır. Bundan başka seçenek var mıdır? Dolayısıyla Kürtlerin, Kızılbaşların, Rumların, Ermenilerin, Zazaların kesilip atılma kararı 1925 de Şark Islahat Planıyla verilmiştir zaten. Kaldı ki bu “siyaset belgesi”nden önce de, katliamların “ hukuksal belgesi” olan 1924 Anayasası hazırlanmıştır.
“DERSİM İSYANI” TEZİ BİR REZMİ TARİH YALANIDIR
Aslında Cumhuriyetin kara kutusu Dersim 38 arşivleri açıldığında orada bir isyanın değil, soykırım amaçlı bir katliamın olduğunu herkes daha net biçimde görecektir.
Bütün emperyalist ve faşist devletler kendi politikalarını meşru ve haklı göstermek, halk kitlelerini aldatmak için olmadık yalanlara başvururlar.
Sözgelimi: Amerikan emperyalizmi Irak’ı işgal etmek için söylediği “Kimyasal silah var”, “ Irak’a özgürlük götüreceğiz”yalanlarının hepsi sonra açıkca görüldü. Peki gerçek neydi veya Irak halkı gerçekten özgürleşti mi? Ya da Başbakan Bülent Ecevit 19 Aralık hapishane katliamını haklı göstermek için ne yalan söylemişti? Hatırlayalım. “Hayata Dönüş”, “ Teröristleri kendi teröründen kurtaracağım” vb. Cumhuriyet Devleti’nin “Dersim İsyanı” konusunda söyledikleri nedir? “Orada feodaller, Kürtler, Kızılbaşlar gerici bir ayaklanma ve isyan çıkarmış. Islah etmek ve medeniyet götürmek için harekat düzenledi” demiş. Ne kadar benziyor söylemler değil mi?
KEMALİST DEVLET KATLİAMI GİZLEMEK İÇİN “İSYAN” DEMİŞTİR
Herkesin bildiği ama söylemeye cesaret edemediği bir belirleme yapayım: Dersimliler iradi olarak Cumhuriyete karşı çıkmamıştır. Tam tersine Cumhuriyeti benimsemiş ya da tüm Alevi ve Kızılbaşlar gibi Dersim Kızılbaşları da 500 yıllık Osmanlı şeriatına karşı Cumhuriyet Devleti’ne sığınmışlardır.
Evet, bazı Dersim aşiretleri kendi geleneksel yaşam tarzlarını devam ettirmek için doğal olarak Cumhuriyet Devleti’ne tabi olmak istememişlerdir. Ancak bu reddediş siyasal nedenlerden çok ekonomik ve sosyal nedenlerledir. Ki bu tespit söz konusu raporların çoğunda da görülebilir.
Başbakan İnönü, Sey Rıza’nın 10 Eylül 1937 tarihinde teslim olmasından sonra 18 Eylül de TBMM’nde Dersim meselesine dair bir konuşma yapar: “Cumhuriyetin imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretten birinin reisi imha edilmiş ve diğer reislerin hepsi yakalanmış ve adalete teslim edilmiştir…” dedikten sonra 1937 yılının askeri harekât bilançosunu da sunar TBMM’ne. ( Bkz. Meclis tutanakları)
Görüldüğü gibi “imar ve islah”a “muhalefet” eden altı aşiret. Ki bu aşiret mensuplarının da bir kısmı…
Başbakan İnönü’nün “ muhalefet” dediği altı aşiretin reislerinin “hepsi yakalanmış ve adalete teslim edilmiş” ise bu “isyan”ı kim ve hangi aşiretler çıkardı?
Dikkat çekmekmek isterim: Neden İnönü “isyan” değilde “muhalefet” diyor? İsyan ile muhalefet arasında ki farkı bilmiyor olamaz?!
Bırakalım isyanı bir yana neden İnönü “imar ve islah muhalefeti” diyor da “Kürt, Kızılbaş, Zaza muhalefeti” demiyor?
Aslında son derece basit sorular sorarak bile gerçeğe ulaşılabilir. Yeter ki resmi tarih tezinin ve resmi ideolojinin düşünüş tarzının dışına çıkabilelim.
“DERSİM İSYANI” TEZİNİ SAVUNANLARA BİRKAÇ SORU
1) Cumhuriyete karşı çıkan, onu kabul etmek istemeyen ve isyan etmeyi düşünen Dersim neden M. Kemal’in çağrısı üzerine ilk meclise 6 milletvekili ( Abdulhak Tevfik Bey, Diyab Ağa, Hasan Hayri Bey, Mustafa Ağa, Mustafa Zeki Bey, Ramiz Bey ) gönderiyor?
2) Bir Kürt Devleti kurmak için isyan ettiği iddia edilen Dersim, başta Şeyh Sait isyanı olmak üzere neden hiçbir Kürt İsyanı/ direnişini desteklemiyor?
3) Dersimlilerin Cumhuriyete bağlılığını bildirmek ve var olan sorunları da diyalog yoluyla çözmek için 1926 yılında Ankara’ya davet edildiklerinde Aşiret reislerinin neredeyse hepsi buna katılmış ve Çankaya Köşkü’nde ağırlanmışlardır. İsyan etmek isteyen Dersimliler neden gitsin Ankara’ya? (O ünlü hatıra fotoğrafında yer alanların hemen hepsi 1937-38 de evlerinde aileleriyle birlikte öldürüldü. Bazıları da tutuklanıp yargılandı, ağır cezalara çarptırıldılar.)
4) İsyan Etmek İsteyen Dersimliler Neden Silahlarını Teslim Etsin? JGK’nın raporuna göre, Dersim aşiretlerin elinde toplam 9.070 adet silah mevcuttur. Cumhuriyet Devleti 1936 yılında Dersim’de silah toplama kararı çıkarır. Sonuçta altı aşiret dışında neredeyse bütün Dersimliler silahlarını teslim eder. JGK raporuna göre, teslim edilen silah 7.880 adettir. Ekonomik ve sosyal nedenlerle silahını teslim etmeyen 6 aşiret olduğunu görüyoruz. (N. Hakkı Uluğ, Tunceli Medeniyete Açılıyor)
TARİH BOYUNCA DEVLETİN DERSİM’E GİREMEDİĞİ DOĞRU DEĞİLDİR
Bu son derece tartışmalı bir konu. Devletin girmesi veya girememesinden ne anlıyoruz? Osmanlı ile en sorunlu dönemlerde bile devlet otoritesini temsil eden güçlerin olduğu görülebilir. Osmanlı idari yapısı içinde değişik eyaletlere bağlı “Dersim Sancağı” olduğunu biliyoruz. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar da devam etmiştir.
Cumhuriyet Devleti’nin de 1938’e kadar Dersim’e giremediği algısı da tamamen yanlıştır.
Sözgelimi: Türkiye de İlk nüfus sayımı 1927 yılında yapılır. DİE raporlarında hemen tüm köylere dair detaylı nüfus bilgileri mevcuttur.
1935 yılında yapılan genel nüfus sayımında da aynı ayrıntıları görmek mümkündür.
Genel nüfus bilgilerini bir yana bırakalım Dersim’deki sakatlar hakkında bile çok net bilgiler toplayacak kadar Dersim”de olan devlet nasıl oluyor da “Dersim’e giremiyor”du?
Dersim’de Sakat Nüfus: 1936 yılında 350 kör, 240 kolu çolak, 26 iki kolu çolak, 334 bir ayağı topal, 85 iki ayağı topal,131 sağır ve dilsiz, 36 kambur, 40 kötürüm, 79 müteaddit sakat, 31 sair sakat.
Dersim’de Sağlam Nüfusun Toplamı: 91.807 kişidir. (Ö. Kemal Ağar. Tunceli Dersim Coğrafyası)
DERSİMLİLER VERGİ VERMİYOR MUYDU?
Elbette vermeyenler vardı. Peki neden? Yokluk yoksulluk nedeniyle mi yoksa “ ben seni tanımıyorum vergi vermeyeceğim” diye mi? Son derece zayıf bir ekonomik güce sahip olan bazı aşiret mensupları geçimini sağlamak için çoğu zaman komşu il, ilçe ve köylere “çapul”a gider oradan getirdikleriyle yaşamını sürdürürlerdi. Bu gerçeklik içinde nasıl vergi verilebilir ki? Kaldı ki sırf vergi vermedi diye bir toplumu, bir kültürü hedef tahtasına koymak ve soykırıma tabi tutmak nasıl meşru görülebilir?
Öte yandan Dersimlilerin önemli bir bölümünün vergilerini verdikleri bizzat devlet belgelerinde mevcut.
Osmanlı tahrir defterleri incelendiğinde Osmanlı zamanında da, Cumhuriyet zamanında da Dersimlilerin önemli oranda vergi verdikleri görülebilir. İşte belge: “1936-37 yıllarında Tunceli’de belirlenen vergi ile tahsil edilen vergi rakamları birbirine yakındır. Bu rakamlar 1940’lı yıllar da devlet otoritesinin sağlandığı dönemlerle neredeyse aynıdır.” (C. Sahir Sıla. CHP milletvekili. Dersim Raporu)
DERSİMLİLER OKUL AÇILMASINA KARŞI MI ÇIKTILAR?
Bu da resmi tarih yalanlarından biridir. Devletin kendi belgeleri bile onları yalanlamaktadır.
Sözgelimi; “Osmanlı döneminde 1891 yılında Dersim’de 170 talebeli 6 medrese ve 750 talebeli 9 ilk mektep bulunmaktadır.” (İzzettin Çalışlar. Dersim Raporu.)
“1935 de Tunceli ili kurulduğu zaman il genelinde 18 ilk mektep vardır ve talebe sayısı 1.412’dir.
1936 yılından itibaren köylerde bile okullar vardır. Nazimiye, Mazgirt, Türüşmek, Dervişcemal, İncik, Şahsik, Türktanır ve Ovacık’ta toplam 8 okul bulunmaktadır ve bu okullarda küçümsenmeyecek oranda kız öğrenciler vardır.”
Şimdi bir soru soralım Kemalist Cumhuriyet ve resmi tarih savunucularına: O tarihlerde Türkiye’nin başka illerinde vergi, okul, yol, askerlik, silah, çapul, feodal yapı vb. konularında durum nasıldı? Araştırıp bir kıyaslama yapma zahmetine girerler mi acaba? Yoksa katliamcıların sunduğu yalanları veri kabul ederek bu kara kutudaki kötülüklerin bir parçası kalmayı mı tercih ederler?
Demokrasi, demokratik açılım iddiası olan AKP, Sosyal Demokrat Parti iddiası olan CHP Kemalist Cumhuriyet’in “kara kutusu” Dersim 38’i partiler üstü ve “devlet sorunu” yaklaşımıyla ele alıp yüzleşmedikçe demokrasi adına hiçbir inandırıcılığı olamaz. Çünkü bu kara kutuda hem Kürt sorununu, hem de Alevi sorununu Türk –İslam zihniyetiyle ele alan bir Kemalist Devlet aklı var.
BirGün
kzgundogan@gmail.com
Beytullah SEFEROĞLU
24/11/2011 at 09:39
MOZAİK FEODAL DÜŞÜNÜŞ COĞRAFİ YAPI GÜÇ ÖFKE GÖÇ NEFRET DEMOKRASİ AÇILIM ÖZÜR TEKERRÜR TARİH GEÇMİŞ ECDAT GELECEK SOY SOP ASALET ASIL AR NAMUS MUHTAÇ İHTİYAÇ KÜRESEL GLOBAL KOJUKTÜR… E E E E E eET SÜT YUMURTA EKMEK EMEK İŞ AŞ AŞK DUYGU SEVGİTOK AÇ
Dersimli (quresiz)
16/01/2012 at 16:17
TABIKI YALAN KEMALIZMIN YALANLARI TIPKI MARAS CORUM SIVAS GAZI BU SOYKIRIMDADA BUNU SURDILER ÖNE! PEKI ASKERE GIDIP GELEN GAZI OLANLAR COK SAYIDA AYLEYI KURSUNA DIZMISLER KATLIAMCI KEMALISTLERIN SOLEDIKLERI YALAN DOLAN ORDA BIR AYRI DEVLET YADA ISYAN FLAN YOKTU TIPKI YUKARDA BELIRTILEN GIBIDIR ALAH KAHRETSIN KATLIAMCILARI
Dersimli (quresiz)
16/01/2012 at 16:30
INADONE DINERA XOWER ERZE ZONE MA XO DOMONENE XO MISNE DISMEN SAKERDENE MEDIME