Dersim
Üç Mum Yaktık! Lokmamızı Alıp Gole Çetu’da Buluştuk!
Her 4 Mayıs’ta bizler Dersim’de katledilenleri anmaya devam edeceğiz! Yine 4 Mayıs’ta Dersim topraklarına gideceğiz!
Bir Dersim Portresi:
Üç Mum Yaktık! Lokmamızı Alıp Gole Çetu’da Buluştuk!
Üç mum yaktık…
Lokmalarımızı aldık…
” Gole Çetu” da buluştuk.
75. Yılında Dersim Katliamında, katledilen insanlarımızı andık !
Lokmalarımızla karanfillerimizle birlikte Munzur a yürüdük.
Devletin zulmune karşı inancını ve kimliğini koruyanlar için Munzura karanfillerimizi bıraktık.
Dersim’ de Katliam halen devam ediyor !
Bir yanda karakolları, özel timleri, kolluk güçleri !
Bir yanda asimilasyon politikaları, cemaatleri !
Eskilerde Anadolu’yu görmeden, Anadolu’yu tasvir eden yazılar ne kadar eksikse, Dersim topraklarını görerek Dersim’e dair yazıyı kaleme almak mutlaka eksik olacaktır.
Öylesine yazılası öylesine yaşanılası toprakları. Dersimi bir yazıda anlatabilmek oldukca zor!
Kaleme alacağım Dersim portresin de eksiklerimin olacağınıi şimdiden belirtmek isterim .
Elazığ havalimanından Dersime doğru yol almaktayiz. Yanımda bana eşlık eden o toprakların insanlari, bana yol boyunca Dersim’i anlatmaktalar. Elazığ topraklarından Dersim topraklarina girdiğimizde, Seyitli köprüsünü geçtiğinde Dersim toprakları başlamakta.
Seyitli köprüsü Dersim’in başlangıcı. Sanki bir ülkeden bir başka ülkeye geçmektesin. Kontrol kulelerı, yol daraltılmaları bizi karşılamakta. Kadim topraklardaki köy, köprü isimleri değiştirilmiş. Mesala Çor Çor köprüsünün ismi şimdilerde, Hoca Ahmet Yesevi olarak değiştirilmiş. Rabat viyadüğünün ismi şimdilerde, Atatürk viyadüğü.Yüzyıllardır hala değiştirilmek istenmektedir Dersim!
Kendi coğrafyasını katledenlerin isimlerinin, o coğrafyadaki yerlere verilmesi kadar acı veren ne olabilir?
Hala insansızlaştırılmak istenmektedir Dersim !
Gece yarısı Dersim kent merkezine geldiğimizde, ıssız bir şehir karşıladı bizi. Şehirde kol gezen panzerler. Dersim’in hakim tepelerinde mevzilenen kolluk güçlerinin gölgesi düşmüş Dersim sokaklarına!
Bir Dersim sabahı !
Dersim’de hakim tepelerde, kurulmuş karakollar. Gece gündüz Dersimi ve Dersim dağlarını gözetlemekteler. Gece gündüz şehrin üstünden asker helikopterleri geçmekte. En büyük binalardan birisi askeri kışla. Şehrin sokaklarında tanklar ve panzerler geçmekte !
Her yanı Kızılbaş olan topraklarda, 3 cami , bir cemevi bulunmakta. İrili ufaklı esnaflar dükkanlar. Kadınlarımız en çalışkanı. Dersim’de, her 4 dükkandan ikisinde kadınlarımız var. Güler yüzlü kadınlarımız taşıdıkları kimliğe sahip çıkmaktalar. Dersim kendi dilini konuşmakta, arada türkçe konuşsalarda. Konuşmalarda, Düzgün Baba olsunki ve Hızır yardımcın olsun cümleleri sürekli söylenmekte.
Kana boyandı Dersim dereleri, akarsuları !
Dersim Katliamı’nda ana babalarını gözlerinin önünde kaybeden büyüklerimiz, her hecede bir kez daha hatırlamaktalar o yaşanılan katliamı. Kimi çocukmuş saklanarak kurtulmuş, kimi kemane çalmış canı bağışlanmış. Kimi kız kardeşlerini bir daha görememiş, kimi Dersim Katliamı’nda atılan top mermilerini hala duymakta! Zorlanmaktalar anlatırken o günleri. Evi ocağı yakılmış, ana babaları gözlerinin önünde kolluk güçleri tarafından öldürülmüş insanların çocukları yüzlerindeki çizgilerde hala yaşamaktalar 37/38 katliamını!
Kimi devletin zulmüne direnen aşiretleri, kimi devletin kolluk gücü elbisesini giyenleri unutmamışlar. Dostuda düşmanıda tanıyoruz hala diyor birileri!
Dersim, divanesini kutsayan, ulusunun heykelini diken insan !
Bir Dersim sabahında şehri adımlamaya başladık. Merkezde elinde cıgarası ile bir divanenin büstüne bakıyoruz. Şeğu Şen! Adına şiirler türküler yazılmış bir divane. Her sabah selamlamakta Dersim’de doğan güneşi .
Şeğu Şen; ömrü boyunca konuşmayan Şeğu Şen, Sıkiyönetim döneminde sokağa çıkma yasağında bir sabah sokakta kimseleri göremeyince, hızla karakola gider, ve orada konuşur, insanlarimiza ne yaptınız neredeler insanlarım (? ) der.
Söylencesi, yaşanılmış hikayesi çoktur Dersimin. Söylenceler yaşanılmışlıklardan gelmektedir.
Yanımızda Almanya’dan gelen arkadaşlar ve AABF Başkanımız Hüseyin Mat, Münih Dersim Derneği Başkanı Hüseyin Kaya , YOL TV de program yapan dostumuz Ali Kılıç, Münih Dersim Derneği’nden Metin Kocademir, Dersim Dernekleri Fedarasyonu Başkanı Yaşar Kaya, Almanya’dan basın çalışanı Kemal, Sttgart Dersim Derneği’nden Yilmaz ve İstanbul’dan Metin var. Dersim de yaşayan o yörenin insanları Müslüm abi, Memet abi, Cemal Taş ve Nesim‘de Dersim Anması’nda bizimle birlikteler.
”Düzgün Baba olsun ki “
Düzgün Babaya ziyarete gitmek için, hazırlıklarımızı yapıyoruz.
Ziyarete giderken, o bölgedeki Cemevine lokma götürmek için lokmalarımızı ve mumlarımızı alıyoruz. Yaşamın her alanında Düzgün Baba ismi ile karşılaşıyoruz. Haklıda haksızda Düzgün Baba olsun yemini, insanın yüreğindeki güzelliği bizlere bir kez daha gösteriyor. ” Düzgün Baba Olsun ki“ söyleminde eğrilik olmaz. Bu yemin ediliğinde, herşey biter, doğru dile gelir.
Nazmiye ilçe yolundan Düzgün Babaya doğru yola çıkıyoruz. Her yan bir divane, her yan bir ziyaret !
Yolun sağını solunu çevreleyen dağlar ve vadiler, kadim topraklardaki tüm kutsallağı anlatırcasına sanki bize bakıyorlardı.
Düzgün Baba, Munzur Baba, Ana Fatma ve diğerleri…
Başım açık yalın ayak yürüdüm, sen merhamet eyle…
Uzaktan dağların eteklerinde bembeyaz karlar hala var. Kutu Deresi, Kırklar dağı, Vartinik ve Mirik Mezraları, vadilerin arasından inen sular, Dersim doğasının güzelligininin görüntüleri. Bu topraklarda kaç yiğit ölüme sevdalandı, ülkenin ve kimliklerin özgürlüğü için. Kaç şahan toprağa düştü?!
Düzgün Baba dağının eteklerinde kurulmuş olan cemevine geldiğimizde, dağı taşı insan olan Düzgün Baba dağı, tüm muhteşemliği ile karşımızda. Her yanı insana dair, her yanı kutsanmış. Muhteşem bir yükseklikte olan Düzgün Baba’ya doğru yürümek için yola koyulduk. Eskilerde ve hala yalın ayak Düzgün Babayı ziyarete gidenler yoğunlukta. Yalın ayak yürümekteler.
İnsan eksik bir tanrı, tanrı mükemmel bir insan.
Düzgün Baba.
Saatler süren yürümeden sonra, kurbanların kesildiği bölgeye ulastık. Sonrasında, diğer ziyaret yerleri ve Düzgün Baba’nın mekanında bulunan çesmenin olduğu ziyaret yerine geldık. Düzgün Baba’nın ayak bastığı yerlere resimler bırakılmış, taşlar yapıştırılmış. Bezler bağlanmış, tüm iyi niyetler adına! Burada başka bir tanrı yok, tüm inanç insana, insan olana adanmış!
Her ziyarette insan, insana dair dilekler dilemiş. Kimi sevdalısınin, kimi yüreğinin ismini bırakmış oralara. Medet dilemiş kimisi, yüz sürmüş Düzgün Baba’ya!
Kimi üç taş almış Düzgün Baba’dan saklamış yüreğinde!
Dağı taşı kızılbaş, her yanı ziyaret olan bu topraklar da, insanla buluştuk. Düzün Baba’ya niyaz eyledik. Mumlarımızı yaktık. Yüreklerimiz Düzgün Baba ile buluştu.
Baba Kureyş
Düzgün Baba ziyareti dönüşü, Baba Kureyş’e çevirdik yüzümüzü. Küçük bir köyü kendine mekan eylemiş Baba Kureyş. Geniş bir bahçe içinde, niyaz eyleyeerek mumlarımızı yaktık. Ailesi bakmakta Baba Kureyş ziyaretine. Ancak ne varki, o köyde yaşayanlardan kimileri kolluk güçlerine şikayet etmişler ziyarete bakan aileyi. Tıpkı Habyar Sulatan Ocağı’nda yaşananlar gibi. Düne kadar devletin mahkemelerine, kadılarına gitmeyen, her sorunu darı divan’da çözen Kızılbaşlar, kendilerini kolluk güçlerine şikayet etmede bulmuşlar.
Haklı haksız bir yana, dün kadı divanına gitmeyen ecdadlarımız gibi, bizlerinde her türlü sorunu dari divan’da çözmemiz ve bu işlevi yaşatmamız gerekmekte değilmi?
Ana Fatma’ya niyaz eyledik gelmeden. Üç mum yaktık, niyaz eyledik taşına toprağına. Taşı toprağı insana niyaz eyledik !
Dedim ya Dersim topraklarının her yanı, bir Kızlbaş ziyareti.
Ve zulum hala devam etmekte!
Dersim, korunması gereken insanların kenti ve doğası.
Dersim öncesinde katledilerek, şimdiler asimilasyonla katledilmek istenen coğrafyamız !
Her yan devlet zoru ile boşaltılmış köyler, insansızlaştırılmış topraklar tüm kutsallığı ile öylece durmakta. Boşaltılan köylerdeki evler yıkılmış. Ve yakılan ormanlar!
Dünya üzerindeki inançların kendilerine göre önemli yerleri vardır. Müslümanlar için Kabe, Hiristiyanlar için Kudüs.
Kizılbaşlar içinde en önemli toprak parçalarından biriside pirlerimizin, divanelerimizin, ocaklarımızın olduğu coğrafya Dersim topraklarıdır. Kızılbaşların tarihi sorumluluğu bu kadim topraklara, erenlerine ulularına ve Dersime, Dersim’de yaşayan insanlarımıza sahip çıkmaktır. Yoksa bir tarih bir coğrafya, gözlerimizin önünde devlet tarafindan yok edilecektir!
Her 4 Mayıs’ta bizler Dersim’de katledilenleri anmaya devam edeceğiz! Yine 4 Mayıs’ta Dersim topraklarına gideceğiz!
Bekle bizi Kadim Topraklarımız!
Bekle Bizi, Ana Fatma, Munzur Baba, Düzgün Baba…!
Mahmut Akgül
Mayıs 2012
*Foto: Burhan Gündoğan