Haberler
Direniş Notları: Hareketin Durdurulamazlık Momenti
İktidar ne yapmaya çalışıyor? Kendi yıkımını hazırlayan bu saldırıları düzenlemesinin ardındaki mantık nedir? Aynı zamanda kendimize de sormalıyız. Hareket nereye gidiyor? Nereye varacak?
Dün Taksim Meydanı’ndaydık. Yanıma ihtiyaten gaz maskemizi almıştık ama bir çatışma ruh hali içinde değildik. Oraya gelen kitle de değildi. Kimse taş atmadı, tersine karanfil attı ama polis yine saldırdı. Bir polis şefi gözüyle bile baksanız, eğer polis alanı zorla boşaltmaya kalkmasaydı, zaten İstiklale doğru dağılan kalabalığın en az yarım saat içinde dağılacağını görmeniz mümkündü. Bekleyemediler, beklemek istemediler. Polisin, intikamcı, son derece gaddarca ve fütursuzca davrandığı açıktı. Daha sonra öğrendim. Dikmen’de daha da kötüsünü yapmışlar, evlerin içine kadar gaz atarak.
Polis de ordu gibi, son derece mekanik bir güçtür. Dur dersin durur, yürür dersin yürür. Dolayısıyla, polisin arkasındaki yönlendirici iktidarın ruh haline bakmak, onun ne yapmaya çalıştığını anlamak gerekiyor öncelikle.
İktidar ne yapmaya çalışıyor? Kendi yıkımını hazırlayan bu saldırıları düzenlemesinin ardındaki mantık nedir? Aynı zamanda kendimize de sormalıyız. Hareket nereye gidiyor? Nereye varacak?
Önce iktidarı tahlil etmeye çalışalım. Bana kalırsa, AKP iktidarı bir güç tutulmasına uğramış bulunmaktadır. Bu güç tutulması, “madem güçlüyüm, ezer geçerim” cümlesiyle özetlenebilir. Fakat bu güç tutulmasının ardında esasen çok büyük bir korku yatmaktadır: “Ben onları ezmezsem, onlar beni ezecek.”
Korku ile güç ilişkisi çok önemlidir. Tarihte de örneklerine çok rastlanacağı gibi, en zalimler en korkaklardır. En zalim iktidarlar, halktan en fazla korkan iktidarlardır. Korku katsayısıyla zalimlik katsayısı doğru orantılıdır ve bu ikisi birbirini sürekli besler. Görünen o ki, AKP iktidarı, halk hareketine karşı şiddetini misliyle arttırarak bu yolda ilerlemeye devam edecektir.
Halk hareketine gelince. Bilindiği gibi, hareket kendiliğinden niteliğini sürdürmektedir. Kendiliğinden bir patlamayla ortaya çıkan hareket, Gezi Parkı merkez olmak üzere yeni bir dünya özlemini kendiliğinden, bir anda hayata geçirmiş, kendiliğinden çarpışmaların ardından kendiliğinden parklardaki halk forumlarına geri çekilmiş, eşzamanlı olarak, duran adam gibi pasif direniş biçimleri yarattıktan sonra dün yine kendiliğindenlik tarzını sürdürerek Taksim’de toplanmıştır. Bu öylesine kendiliğinden bir harekettir ki, hareketi yönlendirmekte en fazla etkisi olabilecek Taksim Dayanışması bile harekete hâkim konumda değildir. Kitle, Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla meydana gelmiş ama dağılmakta kendi bildiğince hareket etmiştir. Dağılmasına dağılıyordu ama bunu da kendi bildiği tarzda yapıyordu. Polis, bunu anlamaktan bile acizdi.
Üstelik polisin dünkü insafsız Taksim ve Dikmen saldırıları, kitle hareketinin daha da yaygınlaşmasına ve yeni bir öfkeyle ileri atılmasına yetip de artacaktır. Bu durum, yeni katılanların da katkısıyla kitle hareketin kendiliğinden niteliğini daha güçlendirecektir. Harekete hiçbir örgüt hâkim değildir. 1917 Temmuz günlerinde Bolşevik Partisi’nin yaptığı gibi, hareketi taktik geri çekilişe sevk edecek bir devrimci örgüt otoritesi yoktur ve bundan sonra da olacak gibi görünmemektedir.
Bugünkü iktidarın polis gücü hareketi durduramamakta, tersine “Tomakrosi”nin saldırısı kitle hareketini daha büyük dalgalara dönüştürmektedir. Bu durumda, bu hareketi durdurmanın tek yolu, rejimin otoriter diktatörlükten, herkesin açıktan susturulduğu ve anında içeri atıldığı bir totaliter diktatörlüğü yönelmesidir ki, bunun da bugünkü dünyada koşulları pek yoktur. Geriye kalıyor, otoriter rejimi daha da otoriterleştirecek bir OHAL ya da sıkıyönetim formülü. Ne var ki AKP hükümeti, orduyu tam disiplini aldığı koşullarda ona yeniden aşırı yetkiler tanıyacak böyle bir yola gitmeye hiç istekli görünmemektedir.
Dünkü çatışmalar, hareketin tam bir durdurulamazlık ruh haline girdiğini ortaya koyuyor.
Hem hareketin belli bir otoritenin denetimine girmemesi, hem de iktidarın içinde bulunduğu koşullar ve ruh hali de bu durdurulamazlık durumuna güçlü dayanaklar sunmaktadır.
Çok olağanüstü bir dış müdahale olmazsa, kitle hareketinin durdurulamazlığı, iki üç aylık bir sürecin sonunda, AKP iktidarının bir insan seli tarafından yıkılmasıyla noktalanacak gibi görünüyor.
Gün Zileli
23 Haziran 2013