Haberler
Çarşı’ya ‘Darbeci’ Suçlamasına Tepki Büyük
Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyeleri hakkında hazırlanan iddianamede 35 kişi hakkında ‘hükümeti yıkmaya teşebbüs’ suçlamasıyla müebbet istenmesine tepkiler büyüyor.
Geçen yıl İstanbul Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan eylemlerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen iddianamede, Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’nın liderlerinin de aralarında bulunduğu 35 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Şüpheliler, ‘cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyet Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye çalışmakla suçlanıyor.
Beşiktaş taraftarları hem Facebook hem de Twitter hesaplarından “Eğer Çarşı bir örgütse, biz de bu örgütün militanlarıyız” mesajlarıyla tepkilerini yükseltmeyi sürdürüyor. Beşiktaş taraftarlarına diğer spor kulüplerinin taraftarları da büyük destek veriyor. Twitter’da “Çarşı Yalnız Değildir” başlığı da en çok tartışılan konuların başında geliyor.
‘Bu sadece bir iddianame’
Peki, Çarşı Grubu’na yöneltilen ‘darbe girişimi’ suçlaması hukuken ne anlama geliyor ve nasıl bir süreci kapsıyor? Deutsche Welle’ye konuşan spor hukuku uzmanı avukat Gaye Günal, Çarşı Grubu’nun Türk Ceza Kanunu’nun 302. maddesi kapsamında suçlandığını belirtirken, bu maddenin ‘devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırdığını’ anlatıyor. Günal, “Mevcut deliller doğrultusunda bu suçun oluşup oluşmadığı mahkemede tartışılacak bir husus olup, bu konuda henüz net bir durum söz konusu değildir. İddianame iade de edilebilir, bunun da önü açıktır” diyor.
Günal, ‘devletin egemenliğine ve birliğine karşı olmak’ suçunun da, Türk Ceza Kanunu’nda şu fiillerin işlenmesi durumunda gündeme gelebileceğine dikkat çekiyor: “Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayıflatmak. Bunların olup olmadığını mahkeme heyeti tartışarak belirleyeceğini belirten Günal, “Bu aşamada gerek tanıklar, gerek görüntü kayıtları, gerek tutulan resmi tutanakların her biri ayrı ayrı delil olabilir, mevcut aşamada kimsenin suçlanamaz” şeklinde konuşuyor.
‘Trajikomik’
Taraftar psikolojisini ve sosyolojisini inceleyen yazılarıyla bilinen araştırmacı-yazar Tanıl Bora ise Deutsche Welle’ye, Gezi olaylarından sonra böylesi bir iddianamenin hazırlanmasının ‘trajikomik’ olduğunu söylüyor. Bora, zaten protest eğilim içinde olan taraftarların geçen yıl tribünlere daha muhalif bir eğilimle çıktığına dikkat çekerken, “Bundan daha doğalı da olamazdı. Ve o taraftar, kendi grubunun dinamikleri doğrultusunda Gezi eylemlerinde şiddetten uzak bir biçimde aktif olarak yer aldı. Şimdi, sadece tribündeki taraftarın değil toplumun önüne böylesi bir iddianamenin konması ülkedeki gerilimi artıracaktır” diyor.
Çarşı Grubu’nun hiyerarşik bir yapısı olmadığına, belli merkezden alınan kararın tabana dayatılan bir sistemden uzak olduğuna vurgu yapan Tanıl Bora, “Çarşı Grubu gevşek, dağınık, çok merkezli, kendiliğinden bir oluşum. Siz bu oluşuma karşı böylesi bir iddianameyi gündeme getirerek tepkiyi, protestoyu yorumlamaktaki kısırlığınızı bir kez daha göstermiş oluyorsunuz. Çarpıklığınızı ortaya koyuyorsunuz” diyor.
Futbolseverlerin bizzat futboldan kaynaklanan bir hoşnutsuzluk içinde olduğunu da hatırlatan Bora, bu hoşnutsuzluğun kaynağının elektronik bilete geçilmesi, kredi kartı tanımlamalarının şart olması gibi uygulamalar olduğunu söylüyor. Böylesi bir hoşnutsuzluğun üstüne bir de Çarşı grubuna yöneltilen darbe suçlamasının tribünlere de yansıyacağını hesaplayan Bora, “Ne yazık ki futbol seven bir ülkede insanlar futboldan da soğutuluyor. Burada bunu da açıkça görüyoruz” yorumunu yapıyor.
© Deutsche Welle Türkçe