Haberler
20. Yüzyılda Anadolu Aleviliğinin Felaketi ve Doğan Ailesi
Anadolu yeniden şekillenirken, Alevileri kanlı bir mezbaha bekliyor. Bu mezbahadan ne Alevi zenginleri, Ne şeriat ve ulusalcı yalakaları, ne de onur vicdan sahipleri kurtulamayacaktır.
Mehmet GÜLMEZ
Anadolu Alevileri, Hrıstiyanlık ve ardından Müslümanlıktan gördükleri yakım, yıkım, sürgün ve tarifi imkansız zulümleri, geride bıraktığımız yirminci yüzyılda biraz hafiflemiş gibi gözlemlemek mümkündür.
Son yüz yılda yaşananların içinde hafızalardan silinmeyen Koçgiri, Dersim, Malatya, Maraş, Sivas, Çorum, Gazi mahallesi gibi Alevilere yönelik katliam ve saldırılar Hırıstiyanlık ve İslam’ın ve Osmalının hakimiyeti dönemi ile aynı boyutta değildir. Burada son yüzyıldaki Alevi kıyımlarına hafif demiyorum, iki din’in geliş döneminin çok daha ağır olduğunu anlatmak istiyorum.
Hırıstiyanlığın, devamında da Müslümanlığın Anadolu ya gelişinden beri Aleviliğin tahrip edilerek tarihsel derinliğinin, felsefi ve Evreni yorumlamadaki ilmi ve batıni yönünün yokedilmesinde en büyük felaket son yüzyılda cumhuriyet döneminde yaşanmıştır. Kısacası orta çağ ve yeni çağda Aleviler yokedilirken, Cumhuriyet döneminde Alevilik yokedilmiştir.
Günümüzde Alevilere fiske vurulmasa bile, tarihlerin insanlık hazinesi Aleviliğin yokoluş süreci felaket boyutunda devam ediyor. Bu gidiş insanlığın istila ve şiddet dinlerine tesliminden başka bir şey olmayacaktır. Eskiden Alevilerin başlarına gelen her türlü zulme rağmen, Alevilik özde ve gizde devam ederdi. Şimdi Aleviliğin ne özü ne de gizi kallıyor.
Devriş-Darguş ruhlu bir tek Alevi lider yok. Bir milletvekilliğine, bir belediye başkanlığına vb bir menfaate fit olmayacak lider beri gelsin konuşalım. Evet iddialıyım adı ile sanı ile çıksın konuşalım. Dedelik dersek, Pirlikten çıkarılıp dedelik namı verildikten sonra, eldeki telli kuran, telli tüccarlığa çevirildi. Henüz tek tük vijdan sahibi dedeler var ama, onlar artık zamane kulvarda koşan çoğunluğun gölgesinde kaybolmuşlar.
MOĞOL İSTİLASINDA NASIREDDİN EL TUSİ NE İSE! SON YÜZYILDA İZZETTİN DOĞAN AİLESİ ODUR
Önce Aleviliğin lahnetine müstahak Nasıreddin el Tusi denen meluna bakalım. Gökbilimcisi ve ahlak felsefesi uzmanıdır Nasıreddin. Yani cahil değil, İzzettin imam efendi gibi eğitimlidir. Bilgisizin zararından değil, bilgilinin ihanetinden korkmalı. Nizari akımın İsmali öğretisinini benimseyerek Alamut kalesinde hizmet eder. Moğol istilası döneminde uzun süre düşürülemeyen kale ile Moğollar arasında arabulucu görüşmeler yapar. Bu görüşmeler sonunda kale yönetimini Moğollara teslim olmaya ikna eder. Bu sayede İsmaili devletinin tarih sahnesi son bulur. Nasıreddin el Tusi bundan sonra, İsmaili öğretisinden dönerek Moğol sarayında yeni efendisine metiyeler dizen Şii gökbilimci ve ahlak felsefecisi olmaya devam eder. Nasıreddin el Tusi’nin Moğola kul olduktan sonra, İsmaillilere iğrenç saldırısından bir paragraf okuyalım.
„İmamiye ile İsmaili mezheplerini aynı görenlere cevabım şudur. ‚’ İsmaililer Cisimlerin maddenin önceliği (varlığın birliği) ve başka efsaneleri ileri sürmek suretiyle, kendilerini İslam cemaatinden ayırdılar.Onlar imam şu şu işleri yapmıyor demiyorlar. Ama imamın her davranışı Allaha itaatin bir göstergesidir demeyi tercih ediyorlar. Böylece sahtekarlık, despotçuluk, içki içme, zina gibi her türlü ayıp mübah kılınıyor.’’
El Tusiden önce İsmaililere karşı cihat dili kullanan kişi, Şii el Fald bin Şazan dır. Bu kişi Nişapur ekolünün İmamiye ekolünün alimidir, 873 tarihinde ölmüştür. Kuzey Afrika‘da 909 da kurulan Fatımi devleti İsmaili öğretisinin zirve çağının başlamasıdır. Özcesi Muhammed’in ölüm tarihi olan 632 de başlayan ayırışma ile 277 yıl sonra insani düşünce Afrikanın bir bölgesinde iktidar olur.
Bağdat sarayında oturan Abbasi halifesinin daveti ile İslam ve Şiilerin din alimleri biraraya toplanarak 1011 yılında ortak bir manifesto hazırlarlar. Şiilerin İmamiye ve Zeydilik kolları ile Sunniliğin ortak olarak redettikleri İsmaililere yakıştırılan ilk sıfatlara bakın.
İsmaililer, ’Rafızi, Mülhid, Zındık.tır’. Fatımi devletinin yıkımına ilk zemini hazırlayanlar, Şii ve Abbasi iktidarıdır. İsmaililere ‚Haşhaşi ve sahte cennet’’ yakıştırmaları da ilk olarak yine Şiiler tarafından atfedilmektedir. Yeri gelmişken, Osmanlı müftüleri Ebu Suud ve Sarı Hamza gibilerinin Alevilere iğrenç iftiralarını sıralarsak, 1. M.S 325 Hırıstiyanların İznik konsili ile başlayan Kilise iftiraları. 2. Kerbela acıları ile örgütlenip 685 yılında ortaya çıkan Muhtar-ül sakkafi ihtilalinden sonra, Sunni ulema ana bacı tanımaz iftiraları ile Hüseyin‘in mirasını sürdürenlere yöneldiler. İslam adına, Kuran adına iftiralara ve katliamlara öncülük edenlerin başını ‚İslam alimi’ İbn teymiye dir. Fadl bin Şazan, Abdulkadir Bağdadi ve ardılları ile devam eder. 3. Şiilerin İmamiye ve Zeydi kollarının benzer iftiraları. 4. Osmanlı müftülerinin ise Anadoluda beşinci evreye tekabül edip bu güne kadar devam eder.
Özellikle Şiiler bu denli haince saldırmasalardı, ne emevi devamı islam, ne de Kürt Selahattini Eyubi Fatımileri yıkamazdı. Fatımiler, Karmatiler, Sabahiler ya da Alamut devletinin yıkılışını onlar kolaylaştırdılar. İnsanlık felsefesinin özü ile, saldırgan ve şiddet dinlerinin çatıştığı o eski çağa bu kadar gözatmak şimdilik yeter ama, görülmesi gereken gerçek şu ki, İrani, Afrika ve Orta Asya eksenli batınilerin köküne kibrit suyu döken hainler herzaman toplumun kendi içinden çıkmış ve düşmanlara yolak ve basamak olmuştur. Tıpkı Anadolunun kadim halkı Alevilerin her dönem kendi içinde yetişen satılıklar gibi.
Bu bölüme not:
Anadolu Aleviliği ile İsmaililik ve Caferilik ilişkisi daha uzun ve başka bir inceleme konusu olduğundan, buraya iliştirmeyi uygun bulmuyorum. Daha da önemlisi bu aşamada konunun üstesinden gelmenin de kolay olmadığını itiraf edeyim. Bu nedenle, Anadolu Aleviliği eşittir Caferilik ya da İsmaililik gibi algılanmamasını hatırlatmada yarar görüyorum ama, aralarında batıni ve evrenseli yorum boyuttunda ciddi tarihsel bağların varlığı da gerçektir. Ancak, kan bağı konusuna gelince, 7 imamiler kanadı ile sınırlı bir kan bağı ihtimal dışı sayılmamalıdır.
İMAM İZETTİN’İN KİRLİ GEÇMİŞİ
1938 Dersim soykırım felaketi döneminde katliam komutanı Abdullah Alpdoğan’ın yerli ajan organizasyonunun başında Karakoçanlı Şadilli Ali Yıldırım ve Muxundulu Seyit Hüseyin vardır. Bu iki hainin ihanetlerini, onların çağdaşı olan Mazgirtli Süreyya amcadan çok dinledim. Muxundulu S. hüseyin aynı zamanda Seyid Rızanın yaşının küçültülerek idamına zemin hazırlayan hak ve hukuk yoksunu mahkemede yalancı tanıklık eden kişidir. İmam İzzettin’in annesi S. Hüseyinin kızkardeşidir. Kötü bir dayının iyi bir yeğeni olursa, söylenecek söz olamaz ama, yeğen dayısının iğrenç mirasını devralmışsa, dayısının yeğenidir demek haksızlık değildir.
1938 felaketinde soykırım hedefe ulaşıp durdurulduktan hemen sonra, Dersim‘den bazı ‚dedeler’ toplanır. Bunların sayısı 200 olarak aktarılmaktadır. Toplanan dedeler Malatya‘ya imam izettinin babasının köyüne götürülürler. Yaklaşık bir ay burada ağırlandıktan sonra, geri dönerler. Dersime gelen dedelerden her birinin koltuğunda bir Kuran ve bir de Atatürk‘ün resmi bulunmaktadır.
Toplanan dedeler bugünkü Tunceli ile sınırlı değildir. Elazığ, Erzincan, Bingöl Varto gibi geniş Dersimden toplanırlar. Dersim’i Atatürk kırmadı safsatasının başlangıç propagandası İmam İzzettinin büyüdüğü evde hizmetinde olduğu katliamcılar tarafından tasarlanır pişirilir ve piyasaya sunulur. İmam İzettinin babasının başka marifetlerine bakmadan bu noktanın yeterli olduğunu düşünüyorum.
12 Eylül kara bir kasırga gibi ülkemizin üzerine çökmüştü. İşkence, katliam, baskı, zulmün her türlüsü ve darağacında sallanan fidan gibi gençler. Kısacası, memleket insan kasaphanesine dönmüştü. Kenan Evren Mardinde ki konuşmasında şöyle diyecekti.
‚’Bize insanları idam ediyorsunuz diyorlar. Bu teröristleri asmayalım da besleyelim mi’?
Tüm insanlık suçları dışında bir de Alevi köylerine zorla cami yaptırma eylemini devlet yürütüyordu. General eskisi Kenan Güven Dersimde cami yapma kampanyasını hızlı yürütüyordu. Bununla beraber eski mezar taşlarını köylerden mezralardan söküp yokediyordu. Partilerin kurulma aşamasına geçildiğinde, darbeci generallerin kurulacak uydu parlamentoda iktidar olması için emekli arkadaşlarına bir parti kurdurdular.
M.D.P Milliyetçi demokrasi Partisi Emekli general Turgut Sunalp‘e kurduruldu. Partinin amblemi horoz du. Generaller mecliste de horoz olacaklardı.
İmam İzettin de bu partinin kurucusu idi. Özcesi Anadoluyu baştan başa mezbahaya çeviren generallerin partisinde kurucu olmayı görev kabul edecek kadar kan kokusunu sindiren bir kişiliğe sahipti İzzettin. O gün bu gündür İzzettin’i izlerim. İmam İzzettin, Anadoluda Alevilere ve Aleviliğe hazırlanan her türlü hain tuzağın, katliamın, yoketmenin dayanağı olmaya devam ediyor.
İsmaili devletinin yıkılmasında görev alan Nasıreddin el Tusi nasıl bir İsmaili hainiyse ve ismailileri tarih sahnesinden yoketmede nasıl bir ihanetçi düşkün görevi görüyorsa, imam İzzettin, Anadolu Alevilerinin katledilmesinde, Aleviliğin bu coğrafyadan silinmesinde o rolü üslendiğinden hiç kuşkum yoktur. Zira bu görev babadan devralınmıştır.
CAMİ=CEMEVİ PROJESİ
İmam İzzettin’in yezide sattığı ruhu ile Anadoluda Alevilere yapamayacağı kötülük yoktur.
3 Ekim 2013 tarihinde Bingöl üniversitesindeki konuşmasını aktarayım bakın.
Bingöl Üniversitesi Birinci Uluslararası Alevi Sempoyumuna, benim de bir sunumum kabul edildiğinden sunumumu yapmak üzere oradaydım. Açılış konuşmalarında sıra imam izzettine geldiğinde kendisi hazır değildi ve skayp üzerinden televizyon ekranında konuşmasını yaparak katıldı. Selamlamadan sonraki konuşmasının bir bölümünü aynen aktarıyorum.
‘’ Rahmetlik Bülent Ecevit başbakan iken bir randevu alıp kendisine gittim. Dedim ki, bu Alevilere yapılan haksızlıklar ortada. Dış devletlerden Türkiye karşıtı eylemlere sahip çıkacaklar çoktur. Birileri çıkar Alevilerin aşırı davranışlarına sahip çıkar Türkiyenin başına yeni bir bela açılır. Sayın Ecevit gayet makul karşıladı ve dediki, hocam kısa zamanda sizi arar bu konuda bir çalışma başlatırız. Bir süre sonra sayın başbakan beni telefonla aradı dediki, yaa hocam arkadaşlara görev verdim, size bir miktar devlet yardımı yapalım da Aleviler için çalışmalarınızda kullanın. Ama, devletin hiçbir müfredatında Alevilik diye bir cümle, bir tanım yok. Müfredatta tanımı olmayan bir yere para aktarma yasal olarak imkansızdır. Düşündük taşındık, CEM vakfı kurma yoluna gittik. Hatta bu konuda da hayli meşakat çektik ama, sonunda vakıf kuruldu ve böylece bu kaynak aktarılabildi. Burada şunu demek istiyorum. Devletin kendi vatandaşlarının önemli bir kesimi hakkında adına, tanımına bile rastlamak olanaksız’’……İmamın tiskindirici itirafı budur.
Dersimde bir köylü anlatımı vardır.
Köylü sürünün yanında köpeği ve çobanı olduğu halde, kurtun bir koyunu kapıp parçaladığını duyunca hemen yanlarına gitmiş. Bakmış ki, çoban leşi yüzmeye koyulmuş, köpek ise çömelmiş kuyruk sallıyor ki atılacak parçaları yesin.
Sahibi bir çobana bakmış bir köpeğe bakmış ve demiş ki, ikiniz de beslendiğiniz kapıya ihanet eden nefse sahipsiniz. Kalleşlik yaptınız ki kurt koyunu boğazlasın, ardından leşi alıp biriniz et; biriniz de kemik ve pança (deri ve mide artıkları) yiyesiniz.
Alevilik asimilasyonla yok edilirken, Aleviler boğazlanırken, imam izzettin devletin başbakanının bulamadığı tanımı adlandırmayı koymasını yasallaştırılmasını talep etmiyor. Tam tersini yapıp para istiyor.
Cumhuriyetçi Eğitim Vakfı diye ad koyup katliamcı düzene hizmet ediyor, CEM vakfı adını kullanarak da Alevileri dolandırıyor.
12 Eylül generallerinin katliamlar gölgesinde Alevi köylerine yaptıkları camilerin tahribatının yarım kaldığı yerden, General Turgut sunalp’in dava arkadaşı izzettin devralmış devam ediyor.
Fetullah ile Cami=Cemevi hamlesi eski projenin yeni versiyonudur. Ancak bu projeyi hayata geçirme girişiminin dönemi çok önemli ve anlamlıdır. Gezi direnişinde DNA sı bozulan iktidar, Alevilere kesin bir darbe vurmak istiyordu. Bu darbenin uzun zaman önce planlandığını Abdullatif Şener yıllar önce açıkladı ama, Aleviler hiç tınmadı. Devreye sokulacağı zaman bekleniyordu. darbeye açılacak yolun açılışını İmam izzettine verdiler. Türkiye felaketin eşiğine geldi ama, şeriat iktidarı son anda kitlesel katliam yapmaktan vazgeçirildi. Peki kim neden vazgeçirdi? Puzılın parçaları henüz eksiktir. Biraz daha beklersek eksik parçalar ortaya çıkacaktır. Belki de bu gecikme pahalıya da mal olabilir.
Üç yıl önce yazmıştım. Anadolu yeniden şekilleniyor Alevilere yer yok. Şimdi daha açık söylüyorum. Anadolu yeniden şekillenirken, Alevileri kanlı bir mezbaha bekliyor. Bu mezbahadan ne Alevi zenginleri, Ne Şeriat ve ulusalcı yalakaları, ne de onur vicdan sahipleri kurtulamayacaktır.

Ali DONAT
21/11/2013 at 11:38
ADRES GÖSTERIN!!SONRA DA KATLIAM! NIYE ALEVILER HEP!!
AGACIN KURDU HEP ICINDE OLURSA OLACAKLAR VE MANZARA BU OLURR!!
HIC KIMSENIN YAPACAGI BI $EY YOK!BIRAKIN GÖLGE ETMEYI!!ALEVILER ZEKIDIR!!NERDE NE YAPACAKLARINI BILIRLER!!BILMEYENEDE HADDINI DE HUDUTLARINIDA GÖSTERIR!!
TAHİR ÜRYAN
23/11/2013 at 16:46
KAFASI ÇALIŞMAYAN , EVRİMİNİ TAMAMLAMAMIŞ KİMSELERİN İNSAN ONURUNU DÜŞÜRMESİNE KARŞILIK BEYNİ ÇALIŞAN , İLERİ İNSANLARIN İNANÇSAL , SOSYAL , FELSEFİK DÜZLEMLERİ / Dersim inanç sembolizmi , özgüllüğünü , farkıdanlığını öne çıkarıyoruz , çölemerikte , amedde , bitliste , erbilde , konyada , izmirde , bursada falan bunu yapmak zaten zor malum nedenler konun ince ayrımı dersim inancının elastiki , pergelimsi yönü bütün ezoterik inançlarda vardır fakat bektaşilik örneğin resmileşmiştir sünnilik gibi gelişmeye kapalı , dogmatik yönleri adım attıramaz olmuş . Bir oshonun , taonun , nichenin , tahir üryanın başardığı yolu dersime intibak etmeli yalnız kafası çalışan , elit duyguları , evrimini tamamlamış insanları kazanmalı yanlış tartılmamalı masonları örnek almak değil kimselerin zihinlerinde yeşermemiş fikirler adına olmalı , çıtayı yukarı çıkarmak .
Bektaşiler , mevleviler , masonlar , budistler her dem toplumun en ileri , beyni dank edenleriyle hareket etmiştir vede evrene nitelikli eserler vermiştir bizim gayemiz kaliteyi yükseltmek ilk çıkışı , nehirin kaynağının bilinirliği , markalaşmak , farkıdanlık gibi ifade edilebilinir . Şöyle hayal ederken umarım farklı yerlere çekilmem afrika turları , hint – çin turları var neden dersim inanç sembolizmini anlatacak etkinlikler gelişmez dersim evrene açmaz kapılarını yetersiz .
Kendini bilmez , evrimi , gelişimi bilmeyen cahil – cüheyla , devletin borazını , kulakları , beyni düşük olanları eleştirmeli , imha etmeli vede bütün naçarların doyaya su içtiği ayazma , liman sağlanmalı . Yalnız ahdı vefa terkedilmeden , farklı saplantılara evrilmeden evrenin çıkışını belirmeli bunun için inançsal felsefenin herkese hitap etmesi sağlanmalı , yerel özellikleri korunarak inancın dahada yetkin olması sağlamalı , bütün görüşler süzülüp değerlenmeli , önyargısız ……
23 . 11 . 2013 EVRİMİNİ TAMAMLAMAMIŞ , DEVLETİN , SİSTEMİN TAŞERONLARINI İMHA EDİP HERKESİN GÖLGESİNE SIĞINABİLECEĞİ EVRENSEL ORMAN OLUŞTURMA HALK BİRİMLERİ / 18 .