Haberler
Zaza Halk Partisi üzerine düşünceler
Türkiye kamuoyunun dikkatini çeken haberlerden biri de Zaza Halk Partisinin kuruluşuna dair siyasal gelişmeydi. Partinin kuruluşuna onay verilecek olursa , Türkiye Siyasal Hayatına hiç kuşku yok ki yeni bir renk girecek ve Zazalar’ın etnik kimliği üzerine tartışmaları alevlendirecektir.
Av. Cihan SÖYLEMEZ
Geçtiğimiz hafta içinde ( 20-27 Mayıs 2017 ) Türkiye kamuoyunun dikkatini çeken haberlerden biri de Zaza Halk Partisinin kuruluşuna dair siyasal gelişmeydi. Partinin kuruluşuna onay verilecek olursa , Türkiye Siyasal Hayatına hiç kuşku yok ki yeni bir renk girecek ve Zazalar’ın etnik kimliği üzerine tartışmaları alevlendirecektir. Zira Zazalar hem Anadolu’da Türk ve Kürt kimliği dışında üçüncü büyük etnik topluluk hem de üzerinde Türk ve Kürt milliyetçiliğinin çekişmesi olan tartışmalı bir konunun aktörleri.
Neden mi ? Çünkü hem Milliyetçi Türk Tarih Tezleri hem de Milliyetçi Kürt Tarih Tezleri , Zazalar’ın ya “ öz-Türk” ya da “ öz-Kürt” olduğunu savunuyor ve Zazalar’ın Türklük veya Kürtlük dairesi dışında tanımlanmasına olağan üstü bir tepki gösteriyor. Zazalar’ın “ öz-Türk” olduğu savı bugün 12 Eylül Darbesinin tarih teorisyenleri tarafından savunuluyor. Ancak bilim-dışı ve Türk-İslam’cı Tarihçiliğin bu savına deyim yerindeyse “ kargalar bile gülüyor” ve Zazalar arasında bu tez kahir ekseriyetle kabul görmüyor. Buna karşın; Kürtlük ve Zazalık arasında ki ilişki , birinci gibi ( Türkçü bakış açısı ) değil. Çünkü Kürt Ulusalcılığının hem inşaasında hem de siyasal örgütlenmesinde azımsanmayacak kadar çok Zaza var ve işin özü bugün Zaza Halk Partisi tartışması yapılıyorsa bunda tarihsel bir etki-tepki durumu var.
Osmanlı’da Türk Kimliği ; Rum-Ermeni-Arnavut-Bulgar –Sırp Milliyetçiliğinin bağımsızlık isteklerine tepki olarak gelişti . Kürt Kimliğinin gelişimi ise Türk Kimliğine göre daha eskidir. Çünkü Kürt Kimliğinin güçlenmesinde tarihte üç olay çok büyük pozitif rol oynamıştır.
Birincisi ; Hristiyan Bizans’a karşı Selçuklu Sultanıyla birlikte hareket eden Kürt Aşiretlerinin 1071 tarihli Malazgirt İttifakı.
İkincisi ; Kızılbaş Devletine ve Kızılbaş Topluluklara karşı Osmanlı ile yürüyen İdris-i Bitlis-i’nin ön ayak olduğu 1514 tarihli Çaldıran İttifakı.
Üçüncüsü ; Bağımsızlık yanlısı olsun-olmasın Hristiyan Ermeni Toplumuna , Süryani Toplumuna , Nasturi Toplumuna ve Ehl- Kitap görülmeyen Ezidiler’e karşı “ Bave Kurdan” olarak adlandırılan 2. Abdülhamid’in adına kurulan Kürt Aşiretlerden oluşan Hamidiye Alayları ve Hamidiye İttifakı.
1071’den 1514’e , 1514’ten 1915’e kadar süren siyasal-askeri ittifaklar sonucu Kürt Kimliği Şafii mezhebine dayalı olarak bir gelişme göstermiş ve Kürt-Şafii kimliği üzerine gelişen “ milli bilinç” anlayışı sonucunda ; dilleri Kürtçe, Zazaca olan Kızılbaş’lar, dilleri Kürtçe olan Ezidiler , yer yer Kürtçe’de bilen Ermeni topluluklar Anadolu’da “ya yok olmuşlar ya yok olmakla yüz yüze bir duruma gelmişler ya da dilleri –inançları orta vadede yok olma tehdidi altında bulunan talihi kara bir sonuca” duçar olmuşlardır.
Zaza veya Deylem kökenli olduğu iddia edilen Büveyhilerin Fatimilerle olan siyasal rekabeti sonucu yarım kalan “Ehl-i Sünnet’in Hilafetini Kaldırma “ projesinin , Türk-Hanefi-Laik Cumhuriyet tarafından bin küsur yıl sonra gündeme getirilmesi ve 1924’te Ehl-i Sünnet Hilafet’in Kaldırılması sonucu İdris-i Bitlisi’den Şeyh Said’e devam edegelen din merkezli Kürt kimliğinin gelişimi sona ermiş ve yerini Laik-Sol-Sosyalist-Milliyetçi Kürt Kimliğinin inşaasına bırakmıştır.
Öyle ki Dr.Said Kırmızıtoprak , Av. Kemal Burkay dahil olmak üzere Laik-Sol-Sosyalist-Milliyetçi Kürt Kimliğinin inşaa sürecinde ; geçmişte ki Malazgirt-Çaldıran-Hamidiye ittifaklarındakinin aksine Alevi-Kızılbaş kökenli ana dili Zazaca veya Kürtçe olan edebiyata , sanata , şiire, hukuka , gramere meraklı insanlar aktif rol oynamışlardır.
Osmanlı’da gelişen Türkçülük akımının , Cumhuriyet döneminde kendisine karşıt olarak Kürt Kimliğini de eklemesi, Kürtler dahil olmak üzere Türkiye’de Türkler dışında ki tüm etnisiteleri inkar edici ve asimilasyonla kendini görevli görmesi, çok doğal olarak modern Kürt Milliyetçiliğinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.
12 Eylül Rejimin Akademi Dünyasının ortaya atmış olduğu “ Kürt sözcüğü karın üzerinde yürüyünce çıkan ses olan Kart-Kurt’tan gelir “ sözde bilimsel tezleri ve bu tezlerin savunucusu askeri-sivil rejimin faşizan baskıları , Modern Kürt Milliyetçiliğinin şahlanışına yol açmış ve 1990’lara gelindiğinde devlete artık “ Kürtler de var “ dedirtmiştir.2000’lere gelindiğinde ise “ 24 saat yapan Kürtçe devlet televizyonu , onlarca özel televizyon ve radyo , mecliste bir Kürt partisine , sendikalar başta olmak üzere sol-sosyal demokrasinin örgütlü olduğu tüm sivil toplum kuruluşlarında Kürt Milliyetçiliği ve Kürt Siyasetinin hakim olduğunu , hükümetin bakanlarının Kürt olduğunu ve resmi programlarda Kürtçe konuştuğunu “ açık bir şekilde görebilmekteyiz.
Hali hazırda Türkiye sağı ile ittifak halinde olan ve Akp iktidarı döneminde yeniden dirilen Malazgirt-Çaldıran-Hamidiye tarihi odaklı Kürt Kimliği ile Türkiye Solu ve Emek hareketini, aydınlarını muazzam örgütlü gücüyle kontrolünde tutan Modern Kürt Kimliğinin ve Ulusçuluğunun başat aktörler olduğunu ifade edebiliriz.
Modern Kürt Milliyetçiliğinin inkarcı –yasakçı Türk Milliyetçiliğine karşı ortaya çıkması gibi , Zaza Milliyetçiliği de Kürt Milliyetçiliğine karşı bir tepki olarak dünyaya gözünü açtı. Çünkü gerek Türkiye solu içinde ki gerekse de Kürt Ulusal Hareketleri içerisinde ki ana dili Zazaca olanlar, etnik köken ve dil konusunda ne Türklerle ne de Kürtlerle uyuşamadıklarının zamanla farkına vardılar.
Zira kurucuları ve kadroları içinde hem Türkiye Solu hem de Kürt Ulusal Hareketleri içinde ana dili Zazaca olanlar da başat olmasına rağmen Zazaca çıkan ne siyasal bir dergi , Zazaca atılan ne bir gazete manşeti , Zazaca yazılan siyasal ne bir makale , Zazaca kültür ve edebiyat yayını ya hiç olmadı ya da olduysa da hep önemsiz oldu. Çünkü Türkiye Solu ve Kürt Ulusal Hareketlerinde Zazaca’ya tepeden bakan bir bakış açısı hep hakim oldu ve Zazaca önemsiz bir dil olarak görüldü.
Türkiye Solunun da desteklediği Kürt Ulusal Tarihçiliğinin “ Zazalar , Kürt’tür , Zazaca Kürtçe’nin bir lehçesidir ” teorisi , deyim yerindeyse Zazaca konuşan toplulukların hem Türkleşmesine hem de Kürtleşmesine katkı sundu. Öyle ki Kürt Ulusal Hareketleri içinde ki ana dili Zazaca olanlarda Kürtçe öğrendi ve Zazaca’ya katkı sağlayacak bir somut gelişim gösteremediler.
Türkler ve Kürtlerin egemen olduğu siyasal örgütlerde Zazaca’ya ait bir şey göremeyen , Zazaca için verilen çabaların hakir görüldüğüne şahit olan bireylerin Türkiye Solundan ve Kürt Ulusal Hareketlerinden kopuşu sonrası veya özerk duruşu sonrası Zaza Kimliği , Zazaca Dili ; Türk ve Kürt Milliyetçiliğine göre daha az zamanda ve örgütsüz , dağınık çalışma faaliyetlerine rağmen azımsanmayacak bir yol aldı. Gerek Avrupa’da gerek Türkiye’de Zazaca’nın Kürtçe’nin bir lehçesi değil , geçmişi Kürtçe ve Farsça’dan daha eski bir dil olduğu çeşitli bilimsel makaleler ve çalışmalarla ortaya kondu ve “ Kart-Kurt “ zırvası gibi “ Zart-zurt” zırvası da başını kumun altına gömen şoven-milliyetçi tarihçilerin elinde kaldı.
Kürt Milliyetçiliğinin geçmişte “ Kürt Milletini Böldürtmeyiz” mantığı ile hareket ederek , Dersim’de “ Zaza Dili ve Edebiyatı Bölümünü” kapattırmak için harcadığı çabaya rağmen , Munzur Festivallerinde Zazaca’nın “ üvey evlat muamelesi” görmesine rağmen bugün Zazaca’nın binlerce öğrenci tarafından seçmeli ders olarak alındığı , her geçen gün Zazaca yeni şiir, edebiyat, bilimsel çalışma ve müzikallerin ortaya çıktığını nazara alırsak , artık Zazaca konuşan topluluklarda dilsel olarak büyük bir pozitif zihin devriminin gerçekleştiğini ifade edebiliriz.
Tüm bu izahatlar karşısında Türkiye’de Evrensel Hukukun hakim olduğu Anayasal Demokrasinin hakim olmasına ,
Etnik kimlikleri fark etmeksizin etnik dilleri zenginlik görerek ve Hak-Muhammed-Ali Yolunda bu dillerde Alevi Edebiyatını geliştirmeyi ve tüm Alevi Toplumunun /Millet-i Ali’nin birlik ve beraberliğine,
Ve özelde Zazaca’nın edebi-sanatsal-müzikal hayatın ve kamunun her alanında gelişmesini arzu eden ana dili Zazaca olan birey olarak;
Zaza Halk Partisi’nin de bu anlamda barışçıl yoldan ayrılmayarak ve silahtan/şiddetten/kör milliyetçilikten uzak durarak , “ ulus-devlet” gibi insanoğlunun başına gelmiş en büyük “bela” yerine Anadolu Halklarının Kardeşliğine ve Ortak Vatanda demokrasiyi geliştirme gayretine kendisini adamasını , Türk ve Kürt Milliyetçiliğinin yanlışlarını-hatalarını yapmayarak mezhebi Alevi veya Sünni olsun, ana dili Zazaca olan kendisine “ Kırmanc-Dımıli– Zaza” diyen toplumların kültürel haklarının siyasal alanda temsilcisi olması halinde ,
Zaza Halk Parti’sini pozitif , iyi ,güzel ve doğru bir gelişme olarak görüyorum ve şayet resmi başvuruları kabul edilirse Kör-Topal Demokrasimize Hayır’lı olsun diyorum.
27.05.2017
M. Ali Zaza
29/05/2017 at 02:27
Zazalar (Kırd, Kırmanc, Dımıli) tarihsel bütün arşivlerde Kürtler içinde bir grup olarak değerlendirilmiştir (Kurmanc, Soran, Goran, Kelhur gibi). Zaten Zazaların hem eski devirlerde (Kürdistan beylikleri içindeki Zaza beylikleri gibi) Kürt harketleri içinde, hem de 20.yüzyıldaki Kürd milli mücadelelerinde yer aldıkları bilinmektedir. Fakat, Kırmancki (Zazaki) yazım geleneği eski değildir, bunu Kurmanclar (Kırdaslar) engellememiştir, tarihi-toplumsal faktörler vardır. Klasik dönemde yazılan üç eserden ikisi şafii, biri hanefi zazalar tarafından yazılmış ve dini eserler olup klasik edebiyat çerçevesindedir. 1989 Ahmedi Xasi (Mewlidê Kırdi) ilk yazılı eser veren kişidir. Her üç eser de Kürdistan medresleri geleneği içinde üretilmiştir ve kendilerinden önceki Kurmanc edip ve şairlerin etkisi görülür. Osman Efendiyo Babij’in mevlidi’nin Kürt dilbilimci Celadet Bedirxan 1933’te Şam’da Hawar kitaplığı bünyesinde yayınlatmıştır. C. Bedirxan ayrıca Hawar dergisinde mevlid ve zazaca ağızları üzerine uzun bir yazı yazmıştır. O yazıda başka A.Xasi’nin bir mevlidi daha olduğunu kendisine ulaştırılmasını rica etmektedir. Malesef Kürt aydınları (kurmanc ve zaza( imkansızlıklar içinde ve sürekli kesintili süreçler dolayısıyla Zazaca üzerine yeterince yoğunlaşamadılar. 1960 sonrası göreceli serbestlik döneminde 1963’te Roja Newé isimli dersimli Kürtler/Kırmanclar tarafından çıkarılan 8 sayfalık gazetenin logosunun altında şöyle yazıyordu: Kürtçe-Türkçe Gazete. Hem isminin Kırmancki olması hem de içinde iki tane Kırmancki/Zazaki metnin olması açısından bir ilktir. Ama gazete ikinci sayısını çıkaramadan Türk rejimi tarafından kapatılır. 1970lerde çıkan birçok Kürtçe-Türkçe dergide Zazaki metinler ve derlemeler görmekteyiz. 1979’da ise çok daha önemli bir atılım gelir: Tîrêj Dergisi. Türkiyede tamamı Kürtçe çıkan ilk dergidir. İÇinde Türkçe yoktur bu sefer. Hemen hemen yarısı Kurmancca (Kırdasca) yarısı Kırmancca (Zazaca) olan bu dergi ilk modern Zazaki ürünler yayınlanır ve bu sebeple modern Zaza Edebiyatının miladı kabul edilir. Çünkü Tîrêj’e kadar olan yayınlar klasik metinler ile folklorik derlemeler ve bazı araştırma yazılarıdır. Ama Tîrêj ile birlikte modern şiir, öykü, tercüme, sözlük ve dilbilimsel araştırmalar yer alır. Tîrêj malesef 4 sayı çıkabilir, çünkü 12 Eylül 1980 cuntası Kürtçe yayınlardaki bu ivmeyi de kırar ve yarım bırakır. Ama 1980 sonrası Tirêj’de oluşan tecrübe, Avrupa’ya giden/iltica eden aydınlar tarafından çıkarılan Avrupa’daki birçok dergide yansımasını bulur. Örneğin 1983’te Paris Kürt Enstütüsü tarafından çıkarılan Hêvi dergisinde Kurmanci ve Sorani’nin yanında düzenli olarak Zazaki bölümü de yer alır ve Zazaki için çok önemli metinler ilk defa burada yayınlanır. Bu dönemde Kürt dergi ve gazetelerinde bolca Zazaki metinler yer alır. Tek başına bir makale konusudur.
Bu döneme kadar Türkiye’de devlet tarafından direk olarak yönlendirilen Kürtlerin Türk olduğunu ispatlama tezi çerçevesinde Zazaların da Türk olduğunu veya Zazaların Kürt olmadığını iddia eden bazı faaliyetler var. Ama Zazalar içinde herhangi bir karşılık bulamamıştır. Ancak, 1985 sonrasında, eskiden Kürt örgütlenmeleri içinde yer almış ama onlardan koparak kendini Kürt kabul etmeyen yeni bir grubun “Zazacılık” diye anılan ve sonraki yıllarda gelişen yeni bir olgu baş gösterir. Bu çevre o zamanda kadar çıkan Kurmanci-Zazaki dergilere karşı Türkçe-Zazaca dergi ve fanzinler çıkarırlar. Bu dönemde bu “Zazacı” çevrenin içine, bahsettiğimiz Devletçi/Türkçü Zazacılık tezlerini savunan kişiler de yer alır ve Zazacı dergilerde bazen kendi ismiyle bazen de müstear isimlerle yazarlar. Bu durumu dile getiren Kürtler (Kurmanc ve Zaza) bu “Zazacı” çevreyi “devlet güdümlü” olmakla suçlarlar.
1990larda Zazalar ve Zazaca alanında artık iki hat vardır. Klasik çizgiyi, tarihi-geleneksel çizgiyi sürdüren ve kendini Kürt kabul eden çevrelerin çıkardığı veya yer aldığı yayınlar ile “Zazacı” çevreler. Zazacı çevreler Kürtçe alfabeyi de terkeder ve birkaç değişik alfabeyle yazarlar, ama en önemlisi hakkında pek bilgi bulunmayan M.Jacobson isimli misyonerin hazırladığı alfabeyi esas alan çevredir. Klasik çizgi ise standart Kürtçe alfabeyle devam eder ve 1996-1997 yıllarında Vate Çalışma Grubu ve Vate Dergisi’ni çıkararak Zazaki’nin standartlaşması üzerine çalışmalar yapmaya başlar ve büyük bir atılım başlar. 1997’den beri 20 yıldır çıkmakta olan ve 51.sayısına ulaşan Vate’de şu ana kadar 200’ü aşkın kişi yazı yazmıştır. Bu derginin çıkması ve standart Zazaki’nin gelişmesi-yayılmasıyla beraber Vate standartlarıyla yazılmış roman, öykü, şiir gibi ürünlerde büyük artış olur. 2011’de Ziwan-Kom (Dil-Der) tarafından çıkarılan Newepel gazetesi ile birlikte Zazaca yazan kişi sayısı iki katına çıkar. İlk defa Newepel’de Zazaca yazı yazmaya başlayan kişi sayısı 200’den fazladır. Toplamda Zazaki’de 400’den fazla kitap yayınlanmıştır. Bu kitapların en az %70’i kendini Kürt kabul eden kesimler tarafından ve standart Kürtçe alfabe ile yazılmıştır ve içlerinde önemli modern eser türleri vardır.
90lardan sonra Vate, Şewçila, Newepel, Rojnameyê Zazakî, Welat Verroj, Ewro gibi tamamı Zazaca yayın yapan gazete ve dergiler dışında Azadiya Welat, Kovara W, Nûbihar, Tîroj, Asîva, Nûpelda, Peyam vb birçok Kürtçe dergi de Zazacaya az-çok yer vermiştir. Bunlardan A.Welat günlük her sayısında bir-iki sayfa Zazaki yer alırken, Nûbihar her sayısında düzenli Zazaca yazıların yer aldığı bir dergi olup, 2012’de 118. sayısını tamamen Zazaca çıkarmıştır. Son birkaç yıl içinde çocuklara yönelik açılan Kumrancca ve Zazaca yayın yapan Zarok TV ve çoğunlukla Zazaca yayın yapan Jiyan TV açıldı (Ohal döneminde kapatıldılar ama Zarok TV tekrar açıldı). Yani Zazalar ve Zazaca açısından tarihsel klasik Kürdi çizgi bir yandan müstakil kültürel örgütlenmeler, dergiler ve TVler çerçevesinde devam ederken, bir yandan da kurmanci ile beraber yürümeye devam etmektedir. Zazaca yazın ve debiyatını ayakta tutan, Zazacayı aktüalize çalışmalar da çoğunlukla bunlardır.
Tahminim ve umudum ilerde Zazacı çevrenin Kürdi çizgiyi ve gerçekliği inkar etmeden ve anti-Kürt bir konumlama içinde olmadan “Kırmancki/Zazaki”yi esas alan bir çizgiye gelmesi, Kürdi çevreyle bu ortak noktada beraber “bağımsız kültürel” çerçevede hareket etmesidir. Ancak Zazaların tarihsel Kürtlük çizgisi inkar edilir ve Kürtlükle alakasız bir toplum gibi lanse edilirse bu diğer Kürtlerin tepkisini çekeceği gibi en başta Zazaları bölecektir. Üstelik ZHP’nin ilk beyanatlarındaki kemalist vurgular ile gidilirse hiçbir Zaza/Kırmanc bireyi bunu kabul etmez, tersine bu partiyi “şüpheli” bulur. Makul yol şudur: Zazalar da Kurmanclar ve Soranlar gibi Kürtlük ailesinin eşit bir toplumsal grubudur. Kurmanci, Sorani gibi onların da kendilerine ait bir lisanları vardır ve lehçe-dil tartışmasına girmeden geliştirilmelidir. Toplumsal ve dinsel özellikleri (alevi-sünni) de göz önüne alınarak siyasette ve her alanda temsil edilmelidirler. Bu sebeple Zazaların kültürel alanda bağımsız örgütlenmeleri teşvik edilmeli, siyasette de eşit temsilin ve birlikteliğin ve görünür olmanın yolları aranmalıdır.
Koo Sur
02/07/2017 at 15:02
Bu haberden sonra Kürtçüler hemen saldırganlaştı. Kendine özgürlük istiyorlar, Zazalara tutsaklık yakıştırıyorlar. Kürtlerin tutsak Zazalara ihtiyacı var. Hemen kendi içindeki Zazalara emir verdiler bu haberi küçümseyen veya alay eden yazılar yazdırdılar. Böylece kendi sahte yüzlerini bir daha gösterdiler. Kürtçüler hiç bir zaman Alevi ve Zazaların daha özgür olmasına katlanamıyorlar.