Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Ferda Çetin ve Kürd Resmi İdeolojisi

Gündem

Ferda Çetin ve Kürd Resmi İdeolojisi

Cemaat medyası aracılığıyla da sık sık alevlendirilen bu tip iddiaların hedefi PKK’yi etkisizleştirmek ve kriminalize etmekten çok, PKK dışında kalan Kürd muhalefetinin aklını karıştırmak ve onları asli görevleri olan PKK’nin ulusal/stratejik anlamda “denetlenmesi” ve sağa kayma tehlikesine karşı “ideolojik muhalefet” ten alıkoymaktır.Ferda Çetin’in Özgür Politika gazetesinde yayınlanan “Öcalan’a saldıran küçük adamlar”  yazısındaki olgusuz hakaretleri “internet başında radikal, klavye kullanırken keskin” olmam hasebiyle ve amacım Öcalan’a saldırmak değil,Öcalan’ı eleştirmek olduğu halde üzerime alınıp bir cevap yazısı yazmayı görev saydım.

Üstelik daha önceki yazılarımdan birinde “Öcalan’ın ajanlığından girip PKK yönetici kadrolarının neredeyse tamamını Ergenekon subaylığıyla itham eden bu kafa yapısının ürettiği paranoyak dedikodu silsilesinin ulusal harekete verdiği zarar hesaplar ötesidir. Cemaat medyası aracılığıyla da sık sık alevlendirilen bu tip iddiaların hedefi PKK’yi etkisizleştirmek ve kriminalize etmekten çok, PKK dışında kalan Kürd muhalefetinin aklını karıştırmak ve onları asli görevleri olan PKK’nin ulusal/stratejik anlamda “denetlenmesi” ve sağa kayma tehlikesine karşı “ideolojik muhalefet” ten alıkoymaktır. Bu akıldışı “muhalefet” tarzının bir diğer sonucu da artık partilerin değil,Kürdistan Ulusal Kongresi’nin devreye girmesi gereken bir tarihsel aşamada ittifak/birlik yollarını tıkayarak Kürdlerin önünü böylesine önemli bir dönemeçte tıkamasıdır.”demiş olmama rağmen. Ferda Çetin gibi bir entellektüelin bile eleştirinin özünde “tamir” anlamına geldiğini bilince çıkaramamış olması ve eleştiriyle saldırıyı ve hatta küfürü aynı kefede değerlendirme hatasına düşmesi ulusumuzun geleceği adına hiç de umut verici değildir.Bizim gibi bağımsız yurtseverlerin süreci eleştirmesi “ego tatmininden” çok kimin tarafında olduğu belli olsun diye Hz.İbrahim’in yakıldığı ateşe gagasıyla su taşıyan güçsüz kuş misali tarafını belli etme çabasıdır.Bu taraf da Ortadoğu’nun göbeğinde büyük jeopolitik, jeostratejik ve ekonomik olanakların üstünde tüm yoksulluk ve yoksunluğuyla oturan sömürge Kürdistan’ın tarafıdır.

Sayın Ferda Çetin de çok iyi bilir ki bilim de siyaset de doğrulara olgulardan hareket ederek varır.Politika üretiminde olgulardan saparsanız resmi ideolojinin Kürd versiyonunun yeniden üretimini gerçekleştirmiş olursunuz ki, Kürdistan ulusuna verilebilecek en büyük zarar budur.Zira resmi ideoloji özünde toplumun aptallaştırılmasıdır,üretilmiş algıların olguların önüne geçirilmesidir.Bu bağlamda Ferda Çetin bir kaç noktada resmi ideoloji üretmeye çalışmaktadır:
1-Ferda Çetin diyor ki:”Ulusların kaderlerini tayin hakkı bir hak ise eğer ve bir halk da tercihini bu yönde kullanıyorsa, bu iradeye ve bu tercihe saygı duymak olağan bir hal alır.”Kürd ulusunun kendi kaderini tayin hakkı süreci cezaevindeki Öcalan’ın beklenmedik “kardeşlik” argümanlarıyla ve Misak-ı Milli çerçevesinde silah bırakma çağrısı değildir.Bir ulusun kendi kaderini tayin hakkı,ulusun referandum veya benzeri süreçlerle diğer halklarla birlikte ya da egemen olarak yaşayacağı statüyü seçmesidir.Halbuki mevcut durumda bırakın statü talebinin ilanını,daha once önerilen “Demokratik Özerk Kürdistan” talebi de rafa kaldırılmıştır ve kardeşlik edebiyatının dışında önerilen bir şey yoktur.Daha da önemlisi Kendi kaderini tayin hakkı “ulusun lideri” de olsalar birey eliyle değil,ulusal kurumlarla kullanılır bir haktır.
2-Yine Ferda Çetin iddia etmektedir ki:”Türk milliyetçileri, CHP, MHP, Aydınlık, Ergenekoncular bu sürece karşı.” Bense irrasyonel kafatasçı Türk ırkçılarının dışında kalan;CHP ve MHP’ yi de kapsayan tüm  kesimlerin bu sürecin bir parçası olduklarını düşünüyorum.MHP eşekleştirilmiş kitlelerin gazını alırken CHP ise düşük profilli bir muhalefetle aslında sürece katkı sunmaktadır.Mevcut haliyle varlığını sürdürmekte zorluk çekeceğini gören Türk hikmet-i hükümeti’nin çıkışı Yeni Osmanlıcı temelde ekonomik yayılma olarak programlaştırmış olmasına ve uluslararası sinir merkezlerinin buna desteğine dair pek çok veri var.
3-”Aslında bütün küçük insanların kaderidir bu durum. Çünkü küçük insanlar, büyük insanların fikir sancılarını kendilerinin karın ağrılarıyla karıştırırmış.” önermesi de lideri kutsallaştırmanın ve müridleşme’nin dışında bir şey düşündürtmüyor bana.Daha önceki yazımda Öcalan’ın siyasal dönüşüm projesini kendimce eleştirdim.Hatta Ortadoğu’nun mevcut sürecinde “Kürd sorunu çözülürken PKK’de stratejik değişim ihtiyacı “ adlı daha önceki bir yazım da arşivde duruyor. Öcalan’ın, stratejinin, dönüşümün tartışılması gereken bir zamandayız.Ama siz bu tartışma sürecini hakaretlerle bloke ederseniz en büyük zararı kendinize vermiş olursunuz.”Büyük insanların fikir sancıları” son tahlilde “küçük insanların”  geleceklerini belirleyecek durumdaysa,”küçük insanların ” da süreçle ilgili eleştirilerini sunmak gibi en demokratik haklarını kullanmaları önünde engel olmaya çalışmanın Kürdistanlıların çıkarlarıyla uyuşan tarafı yoktur,olamaz. 1514 yılında Osmanlı İmpararorluğu ile Kürdler adına YAZILI OLARAK Amasya Özerklik-Yarı Bağımsızlık Antlaşması’nı yapan İdris-i Bitlisi’yi iblis ilan edip, 21.yüzyılın Kürdlere olanaklar sunan momentinde yazılı olmayan/esaret koşullarında yapılan/tam içeriğinden kimsenin haberdar olmadığı bir anlaşmayı kutsamak ideolojik tutarsızlıktan öte akıl tutulmasıdır.Biliyoruz ki hiç bir devlet ya da siyasal örgüt hesabını kardeşlik edebiyatı üzerinden yapmaz.Kardeşlik ve Misak-ı Milli edebiyatının arkasındaki somut gerçeklerin ne olduğunu öğrenmeye,anlamaya çalışmak ve sorgulamak her Kürdistanlının hakkı,daha ötesinde görevidir.Çünkü “anlatılan bizim hikayemizdir”.Somut siyasetin diline tercüme edecek olursak , Öcalan, Ortadoğu’nun mevcut sürecinde Suriye’de ortaya çıkan olanaklardan maksimum faydalanma adına Türkiye ile olan savaşa bir ara vermek niyetiyle bir politik manevra uyguluyor olabilir.Daha ötesinde İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi sonrasında daha da öne çıkan İran’a bir müdahale ihtimalinde Doğu Kürdistan’ın özgürleştirilmesinde PKK’nin üstlenebileceği rollere ilişkin uluslararası bir hesap da masada olabilir.Sorun,bunun esaret altında tartışılmasıdır.Oysa politika üretimi esaret koşullarında sağlıklı değildir,manipülasyona açıktır.Bu politika üretimini PKK’nin kendisi üstlenmelidir.Bunun yerine Öcalan’ı “Milli Şef” ilan edip,tüm kararları onun iki dudağının arasına bırakmak,tüm sorumlulukları Öcalan’ın sırtına yıkıp oluşturulmuş eklektik resmi ideolojiyi Kürd halkına dayatmak, her ne kadar bu resmi ideoloji sürecini başlatan/yaratan kişi o olsa da ,Öcalan’a da haksızlıktır.
Ürettiğiniz,üretimine katkıda bulunduğunuz,Kürd ulusuna dayattığınız resmi ideolojinin Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesine faydası yoktur,mücadeleyi donuk jargonlara hapsetmekte,tüm sınıf ve katmanlarca benimsenmesini geciktirmekte,ulusal birliğin inşasında destek değil köstek olmaktadır.Kürdistanlılar artık tek merkezden gelen emirnamelerle kadın eşitliğini,ekolojik toplumu ve kardeşlik edebiyatını değil;ekonomik refahın artışının yolunun nasıl siyasi statü edinmekten geçtiğini,kadın eşitliğinin ancak ekonomik yaşama kadının ücretli katılımının sağlandığı koşullarda mümkün olduğunu,bombalanmadık dağı kalmayan,suyu,petrolu,madenleri hayasızca yağmalanan Kürdistan’da ulusal kurtuluştan önce ekolojiyi tartışmanın anlamsız olduğunu,Kürdistan’ın ekonomik potansiyelini,Kürdistan’a taktik değil stratejik açıdan bakmanın gerekliğini,dış dinamiklerin Kürdistan lehine işletilmesi sürecinde Kürd diplomasisinin rolünü tartışmalıdırlar.
31.03.2013
Zülküf AZEW
Sosyal medyada paylaşın
        
   
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

12 − ten =

More in Gündem

To Top