Haberler
Berfin Jêle, Zazaca’nın Sürgündeki Kadın Şairi
Berfin Jêle’nin Zazaca şiir yazma hikayesi 1991 yılında Türkiye’yi terk etmesiyle başlar. 1980 darbesinde tutuklanan Jêle bir süre hapis kalır.
Röp: Haydar KARATAŞ
Berfin Jêle’nin Zazaca şiir yazma hikayesi 1991 yılında Türkiye’yi terk etmesiyle başlar. 1980 darbesinde tutuklanan Jêle bir süre hapis kalır. Pek çok tanıdık hikaye gibi geride iki çocuğunu bırakarak ülkesini terk eder, onun Zazaca serüveni çocuklarını ana dilinde arama özlemiyle başlar. Jêle daha sonra çocuklarına kavuşsa da, ana diline kavuşmamanın hasretini şiirlerde sürdürür. Berfin Jêle`nin hali hazırda okurla buluşmuş iki şiir kitabı var. Bunlardan biri “ÇIMÊ ESQİ TO DERO“ Peri Yayınları ve Belge Yayınevi`nden dünyaca tanınmış pek çok şairden Zazaca`ya çevrilmiş “ANTOLOJİYÊ SAİRUNÊ DİNA” (DÜNYA ŞAİRLER ANTOLOJİSİ) var.
Haydar Karataş: Zazaca’nın pek çok tanımı var, Dımılki diyen, Kırmançki diyen, ama ortada binlerce yıldır konuşula gelen bir dil var ve Berfin Jêle kimdir?
Berfin Jêle: Zazaca Hint-Avrupa dil gurubuna dahil, en eski İrani dillerden biridir ve binlerce yılldır bir toplum tarafından hala konuşulmaktadır. “Kırmançki,” “Dımliki,” “Kırdki,” ” Zonê ma,” “Zazaki” bunlar hepisi bölgelere göre Zaza`ların kendi diline verdiği isimlendirmelerdir. Bizim dışımızda komşu halklar ise, dilimizi Zazaki olarak adlandırır.
Ben Dersim doğumluyum, İlkokul ve Lise`yi Mamiki`de bitirdim. Geçlik yıllarımda Dersimi her yönü ile tanımak, gezmek gibi bir idealim vardı. Daha sonra bu gerçeğe dönüşerek, Dersim insanını ve nadide coğrafyasını her yönlü tanımak, görmek gibi bir lüksüm oldu. Çok geçmeden askeri darbe`nin gelmesiyle o dönem bende, babam ve bir çok arkadaşım gibi tutuklanıp, yargılandım. Yaşadığım bu handikaptan sonra okumayı tercih ettim, branşım resim olduğu için buna yakın bir şey yapmak istedim ve İstanbulda Moda Tasarıma bağlı ( stilist- dizayn) bölümünü okudum.
Babanız ne iş yapardı?
Babam S.Tülek, kendisi teknisiyen ve sendikacı`ydı. DİSK`e bağlı GENEL İŞ sendikası`nın yönetim kurulu üyesiydi. Bunu uzun bir dönem yani 80 yıllara kadar yaptı ve ayrıca DİSK`in”Doğu Anadolu” sorumlusuydu.
Yurtdışına ne zaman çıktınız?
1991 Haziran`ında yurt dışına çıktım ve şu an Almanya`da yaşamaktayım. Şimdilik iki kitabım var, bunun yanısıra Dersim`in yakın tarihi, kültürü birde kadınlarla ilgili araştırmalarım var.
Uzun zamandır bu dilde yazmaktasınız, sizi buna tevşik eden nedir?
Evet, bu dilde uzun yıllardır yazıyorum. Şunu rahatlıkla söyliyebilirim, Zazaca`da ilk ve hala düzenli yazan kadınım. Beni bu dilde yazmaya tefşik eden tabiki bir çok neden vardı. Doğduğunuz, büyüdüğünüz coğrafyayı bırakıp, daha doğrusu bıraktırılıp, dilini bilmediğiniz, kendinizi o dilde ifade edemediğiniz, her şeyi ile size yabancı bir ülkede yaşam mücadelesi vermek, hiçte kolay değildi. Ülke`deyken bir çok şeyin farkında olmuyorsunuz, bu dil, kültür bazende yaşadığınız yer olur.
Öte yandan çok küçük yaşta olan çocuklarımı geride bırakmıştım. Sadece yüreğimin derinliklerine saklayıp birlikte getirdiğim, özlem, hasret ve dilimdi. 1991`in sonlarında ilk kez Zazaca bir şiir kaleme aldım.”LAZUNÊ MI RÊ” ( oğullarıma) daha önce edebiyat dergileri ve gazetelerde Türkçe makale ve şiir yazardım. Zazaca yazdığım bu şiirden sonra, dilimden tarifi imkansız keyif aldım.
Dersim`in Pir`leri (dini görevli, dede) ve önde gelenlerinden olan “Bor ailesi” yani dedemler, kardeşi “Sılemanê Memedê Bori” kendisi 1938 öncesi şair`lerindendir. Bunun rolü olmakla beraber, esas olarak anneannem Yemos Hatun`un yaşamım üzerinde ve Zazaca yazmamda büyük rolü oldu. Tek kelime Türkçe bilmiyen bu tanrıçam, sözlü tarih hazinem, bize Zazaca masallar, hikayeler, eski zaman kültürü ve onun değimi ile İtikatını aktardı. Bende Yemos Hatun`un dilini, yeni nesile aktarmayı bir boyun borcu olarak bildim ve böylece kalemim hepten ana dilime yöneldi. Daha sonra katıldığım dil seminerleriyle bunu daha da ilerlettim.
Esas olarak gurbette ana dilinizde yazmaya başladınız. Bu dilde yazmaya çalışırken ne tür zorluklar yaşadınız?
Zazaca, daha çok sözlü aktarımlar şeklinde günümüze dek varlığını sürdürebildi. Tarihimizde sadece elle tutulur yazılı metin “Mele Ehmedê Xasi`nin Zazaca Mevlit 1899” Diyarbakır`da basılmış kitabıydı. Bunun dışında başkada yazılı bir miras bize devredilmemişti. Yazılı geleneği olmayan bir dilde yazmak hayli zordu. Siz alfabe`den tutunda, gramatik yazım kuralları, cümle çekilişleri ve birde buna şive farklılıkrı eklerseniz, yeni yazılan dildeki zorlukları rahatlıkla görebilirsiniz.
Bundan yıllar önce Zazaca yazmaya başladığım dönem, benim için hem kolay, hemde zorlukları vardı. Kolay yönü Zazaca`nın Latin alfabesi ile yazılması, sadece bir kaç harfin ve bazı haflerin bileşiminde çıkan farklı sesler, örneğin; Q, W, X, Ê – çh, kh, ph, rr, vbg ….
Henüz dilimizin standard yazım kuralına kavuşmamış olmasıda ayrı bir problem ve ayrı bir zorluktu. Gelmişken dilde standard yapalım maalesef diyemiyorduk, bu ciddi ve zaman alan bir konuydu. Hem bir dilin gelişimi, o dildeki lehçelerin özgür bir şekilde yazılması ve ifade edilmesine bağlıdır. Ancak bu başarıldığı oranda dilde standardlaşma olur. Zazaca`nın bu konudaki aşmazlarınıda, anlaşılır görüyordum.
Öğrenme kursları filan var mıydı?
Zazaca öğrenme kursları tabiki vardı, fakat benim bahsettiğim bu dil seminerleri,
akademisiyen, dil bilimciler ve dili iyi bilenlerden oluşuyordu. Frankfur`ta yapılan bu seminerler, dilimin gelişmesinde büyük rolü oldu. Kendimi bu bakımdan şanslı görüyorum.
Sanırım dilin ilk modern temellerini de bu arkadaşlarla atıyordunuz.
Evet, ben ve bu katılımcı arkadaşlar, kaybolmaya yüz tutmuş dilimizin gelişmesi için, her birimiz birer misyon üstlendik ve bu konuda ne gerekiyorsa onu yaptık. Bunu her arkadaşım benim gibi his ederek, severek yaptı. Bu kişiler bu gün Zaza edebiyatını oluşturan ve Zazaca`da güzel eserlerin sahipleridirler.
Dil seminerlerinde neler konuşuluyordu?
Bu dil seminerleri, Zazaca alfabeyi hazırlayanlardan oluşuyordu. Örnegin; Amerikalı dil bilimci C.M. Jacobson ve eşi, dilbilimci Mesut Keskin, Dr. Zülfü Selcan, Mehmet Doğan ve daha ismini burda sayamadığım bir çok değerli kişi vardı. Açıkçası bu semirerlere bir nevi dil fabrikasıda diyebiliriz. Orda dilin gelişimi, gramer ile ilgili değişikler, dildeki lehçe farlılıkları birde dil terminolojisi bazında standardlaşmaya doğru çalışmalar vardı. Bu seminerler hala düzenli bir şekilde bugünde yapılmaktadır. Burdaki amaç, Zazaca`yı günümüzdeki resmi diller seviyesine taşımaktır.
O günden bu güne, ne kadar mesafe aldınız?
Zazaca yazdığım ilk dönemler ve şimdiki dönem arasında dilimizde bir hayli yol katledildi. O dönem Zazaca`da bir kaçtane kitap ve çok az bir okur sayısı vardı. Şimdi ise Zazaca`da bir çok güzel eser var. Okur kesimi istenilen düzeyde olmasada, eskiye nazaren iyi bir gelişme görüyorum. Bu gün Dersim, Bingöl, Mardin Üniversitelerinde Zaza dili bölümünde öğrenciler yetiştirilmekte ve ayrıca Türkiye`de, Avrupa`da düzenli Zazaca kurslar verilmektedir. Sonuç itibarı ile dilimizin gelişimi için bunlar önemli adımlardır.
Starndart bir alfabe yakalayabildiniz mi, yoksa tartışmalar daha devam mı ediyor? Okura bu nasıl yansıyor?
C.M. Jacobson`un alfabesi, buna ( Tij alfabesi) de deniliyor, yaklaşık 25-26 yıldır Zazaca`da kullanılan standart alfabelerden biridir. 1993 yılında ilk olarak kitap şeklinde çıkarıldı, “rastnustena zonê ma.” ( dilimizin doğru yazılımı) Bu alfabede, bir çok edebi eserin yanı sıra, Ayre, Piya, Raştiye, Ware, Tija Sodiri gibi edebiyat, kültür ve sanat dergileri çıktı. Şimdi ise MA, Raa Ma, Zazana dergileri ve birde Türkiye` de onbeş günde bir çıkan “Vengê Welatê Zazayan” gazetesi var. Standart alfabede çok büyük değişiklikler olmuyor, olası değişiklikler de dil kursları ile telafi ediliyor. Zaten dilimizi takip eden her kişi ve okur bundan haberdar oluyor.
Zazaca`daki değişik alfabelerin olması dilbilgisi tartışmalarıyla mı ilgili yoksa politik bir neden mı var?
Zazaca`da ayrı alfabe sorunu hiç bitmedi, halada tartısmalı bir konudur. C.M. Jacobson, Dr. Zülfü Selcan ve birde Celadet Ali Bedirxan Alfabeleri kullanılıyor. Şu an esasen dilimizde iki büyük alfabe var. Birincisi C.M. Jacobson`un Zazaca alfabesi, ikincisi ise Vate gurubunun kullandığı Celadet Ali Bedirxan`ın Kürtçe alfabesidir.
Tabiki iki ayrı alfabe olunca, haliyle dil bilgisi sıkıntılarını beraberinde getirmekle birlikte, esas olarak bunun nedeni politiktir. “C.M. Jacobson” alfabesini kullananlar, Zazaca`nın her hangi bir dilin lehçesi olmadığını, ayrı ve kendi başına bağımsız bir dil olduğunu savunurlar. Vate gurubu ve çevresi ise, Zazaca`yı Kürtçe`nin bir lehçesi olarak görür ve bu yüzdende Celadet Ali Bedirxan`ın Kürtçe Alfabesini kullanır. ( Bu alfabe Vate gurubundan önce de, bazı Kürt çevreleri tarafından kullanılıyordu)
Zazaca`da kullanılan bu iki alfabe okurunu oluşturmuş olsada, yinede dilimiz açısından ben bunu bir şanşızlık olarak görüyorum. Bu iki alfabe çalışanlarının, artık dilimiz için ortak adımları olmalıdır. Zazaca yok olmanın sınırındayken, dilimiz idolojilere peşkeş çekilmesin! Bizim bu tartışmalara ne zamanımız var, nede böyle bir lüksümüz.
Siz hangi alfabede yazıyorsunuz?
Yukarda yazdıklarımdan anlaşılıyor olması gerekir, fakat ben yinede söyliyeyim, kendim “C. M. Jacobson” alfabesinde yazıyorum. Bu alfabede iki kitabım çıktı.
Siz aslında sadece şair değil, aynı zamanda da çevirmensiniz. Zaza edebiyatına devasa bir “Dünya Şiirleri Antolojisi” kitabı kazandırdınız. Schkpeer’den tutunda, Dante, Schiller, Goethe, Nietzsche, Lorca, Aragon, Neruda, Pavase, Bertol Brett’e kadar onlarca dünya şairi. Bunların çoğu kent şairi ve şiirleri yazdıkları dil daha şiirli, zor olmadı mı?
Çok teşekkürler, Zazaca kadim dillerden biridir, kimi araştımacılara göre saray dili, kimine göre Avesta`nın dilidir. Öte yandan, bu dilin derinliğini ve güzeliğini keşf etmemişler içinde, her zaman arkaik bir dil oldu!
Zazaca`nın, edebiyat dili olduğunu, bunu hikaye ve masallarımızın derinliğinde, türkülerimizin ise armonisinde görmekteyiz. Her dilde bir kültürün saklı olduğunu düşünürsek, bizimde konaksız, saraysız, padişahsız hikaye ve masalımız hemen, hemen yok gibi. Ayrıca 18. ve 19 yüzyıllarda Zaza`ların yoğun olarak yaşadığı ve o dönemin metropol kentlerinden olan Harput, Diyarbakır gibi kentlerde bu dil kullanıldı ve Zazaca aynı zamanda bir kent diliydi de.
Benim şiir ile dostluğum ise, çocukluk ve gençlik yıllarıma dayanır. İlkokul`dayken Türkiye çapında, öğrenciler arasında şiir yarışması düzenlenmişti. Dersim`li öğretmenim İbrahim Okutucu, eğer yaşıyorsa kendisine burdan saygı ve selamlarımı gönderiyorum, şiirimi çok beğenir ve Ankara`da yarışmayı düzenleyen çocuk dergisine gönderir. Şiirim orda birincilik ödülü almıştı ve ondan sonra şiirden hiç kopmadım. Şiir, yaşamımın bir parçası oldu ve daha sonraki yıllarımda da bu durum devam etti.
Dünya şairlerinden derlenmiş bu Antoloji çalışmanızı nasıl başardınız?
Bilindiği gibi, gençlik yıllarımızda dünya literatürünü bize yabancı olan dillerde ve kaynaklarda okuduk. Her dilde okunan dünya şairleri, Zazaca`da niçin okunmasın, dedim? Avrupada dilimin ilerlemesi ile birlikte, dünya klasiklerinden şiirler Zazaca`ya çevirmeye başladım. Bunların bir kısmı o dönem bir çok edebiyat ve kültür dergilerinde çıktı. Daha sonra bu şiirleri kitaplaştırmak istedim. Bizim bir atasözümüz var, denilir ki; “Rae ebe şiyaene qedina” ( yol alınarak biter) bende aynen onu yaptım ve hemen akabinde programlı bir şekilde Antolojim üzerinde çalışmaya başladım. Amacım, dünya literatürünü ana dilim olan Zazaca`ya çevirmek ve dilimizi dünya edebiyatı ile buluşturmaktı.
21 ülkeden, dünyaca tanınmış 70 şair`den 300 yakın şiir Zazaca`ya çevrdim. Bu ANTOLOJİ`im üzerinde yaklaşık on yıl çalıştım. Bazen bir şiir çevirisi aylarımı aldı. Bir kelime için memlekete telefon açtım, yaşlılarımızdan sordum. Amacım naylon, uyduruk bir çeviriden çok, kaliteli bir çalışma olsun, istedim. İnsanlarımız, bu şiirleri okudukları zaman, Zazaca yazılmış şiir gibi tad alsın, yabancı kültürleri tanısın, birde dilimizin güzeliğini ve derinliğini görsünler, istedim. Çünkü bir dil, yabancı kültürlerle nekadar yüzleşir, tanışırsa, o kadar gelişir ve dünya dilleri arasında yerini alır.
Çeviri tekniği ile ilgili zorluklarınız oldumu?
Tabiki, çeviri yapan, çeviri tekniği ile ilgili olan her kişi bunun ne kadar zor olduğunu bilir. Denilirki; şiir çevilmez, şiir yeniden yazılır! Ben kendimde çeviri yaparken bunu gördüm. Şiir çevirisinde esas olan şey, şairin söylemi ve istemi dile getirilmeli, çeviride bu çok önemlidir. Tabiki bu kelime, kelime yapılmaz, önce anlam verilmeli ve birde hangi dönem yazılmış, o dönemin kültürünü şair nasıl dile getirmiş, yeniden çevrilen dilde anlam bulması gerekiyor! Çeviri yaparken, bütün bunları göz önünde tutarak, elimden geldiğince şairin istemini, kültürümüzün ve dilimizin karekterinde bir araya getirdim. Benim Zazaca`ya hakim olmam, dili iyi bilmem, Zazaca`nın şiirseliği ve güzel ahengi ile bütünleşince, dediğiniz gibi bu güzel eser edebiyatımıza kazandırıldı.
Dünyanın en büyük şairlerini ana dilinde okuyanlar ne diyor, tepkiler nasıl?
Çok güzel tepkiler alıyorum, bunu daha çok üniversite öğrencilerinden aldım. Gençleri bu dilin devamcıları olarak gördüğüm için, kendi dillerine sahip çıkmaları, ilgili olmaları, beni çok sevindirdi. Aydın ve yazarlarımızdan da güzel tepkiler aldım.
“ANTOLOJİYÊ SAİRUNÊ DİNA” adlı bu kitabım, büyük çaba ve emek gerektiren, yıllarımı alan bir projeydi. Bu güzel tepkiler beni sevindirdi ve duygulandırdı, ayrıca bunu emeğime karşı saygı olarakta algılıyorum.
Zazaca edebiyatın durumu nedir, okura ulaşmayı nasıl başarıyorsunuz,
Zaza edebiyatı, tüm imkansızlıklarına rağmen, şair ve yazarlarının çıkan eserleri, siz folklorik çalışmadan tutunda, hikaye, masal derlemeleri, mizah, roman, şiir Antolojisi, şiir kitapları ile her gün biraz daha edebiyat dünyasında yerini alıyor. Fakat ne yazıki Zaza edebiyatı henüz hak ettiği ilgiyi yakalamış değil ve büyük bir okuyucu kitleside oluşmamış. Zazaca okur, şimdilik dil kursu alanlar, ilgili olanlar, bu dili iyi bilen kesimle sınırlıdır. Zazaca devlet dili olmadığı için, Zaza edebiyatıda her hangi bir resmi kurum tarafından destek görmüyor. Bu yüzden zor şartlar altında bu işi gönülü yapan biz Zaza şair ve yazarları olarak, bir çoğumuz tamamen kendi kişisel çabalarımız sonucu eserlerimizi çıkarmakta ve okuyucuya ulaşmaktayız. Tabi burada yayınevlerininde rolünü unutmamak lazım.
Kürt ve Türk medyasından ilgi var mı? Size soruyorlar mı, bu dilde yazdığınız nedir diye?
Kürt ve Türk medyası, Zazaca`ya pek ilgili olduklarını görmedim. Belkide bu durum bir kaç arkadaşla ropörtaj ve tv çağrı şeklinde olmuştur. Acak geniş kapsamlı Zazaca`ya destek vermek, çıkan Zazaca eserleri tv, radyo, gazetelerinde tanıtmak ve okuyucu kitlesi ile buluşturmak gibi ciddi adımları yok. Bütün bunları yapmayanın, Zaza yazarına, bu dilde ne yazıyorsunuz? Şeklinde entereselerinin olacağınıda zannetmiyorum.
Bilindiği gibi UNESCO raporlarında Zazaca`yı “Tehlike Altındaki Diller” arasında saydı. Bu durum Zaza akademisiyenlerini, şair ve yazarlarını harekete geçirerek, Zazaca`nın kurtulması için o dönem bir çok girişimler yapıldı. Bunlar imza kampanyaları, Türkiye Cumhuriyet`inin başbakan`ına, cumhur başkanı`nına dilekçeler şeklinde ve Avrupa, Türkiye`de yapılan yürüşlerle bu girişimler desteklendi.
Fakat Zaza`ların dışında, Kürt ve Türk halkından, kendisine aydın, yurtsever, devrimci, demokrat ve daha burda sayamadığım bir çok vasıflar yükleyen kesim, Zazaca`nın içinde olduğu bu zor durumunu destekleyici entereseleri ya hiç yoktu yada bu durum sesizce geçiştirildi.
Gerçek çoğu kere acıda olsa, Kürt ve Türk halkının aydın ve demokrat kesmi, kendi diline istediğini, Zazaca içinde istemelidir. Bir toplumun kendi dilini özgürce konuṣması ve o dilde kendini ifade etmesi kadar insani bir hak olamaz. Dillerin, cinslerin, halkların, dinlerin eṣit olduĝu, farklılıkların hazmedildiĝi bir dünyada yaṣamak hepimizin hakkı olmalıdır. Zazaca`nın yok olmasına karṣı kayıtsız kalmak, bu yüz yılın insanlık ayıblarından biridir, diyorum. Zazaca`nın yok olması, bir toplumun yok olmasıdır. Yok olan tarihtir, kültürdür, insanlıktır.
Türk ve Kürt edebiyatıyla aranız nasıl, takip eder misiniz?
Türkçe`de eğitim aldığım için, daha çok Türk edebiyatını takip etme şasına sahibim. Çokta severek okuduğum yazarlar ve şairler var. Bunlardan Kemal Tahir, Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Orhan pamukçu, Cemal Süreya, Cahit Kulebi, Sebahattin Ali, Hasan Hüseyin Korkazgil, Murathan Mungan, Ahmet Arif, Can Yücel, Ataol Berhamoğlu, Gülten Akın liste uzarda uzar….
Ne yazıki bunu Kürt edebiyatı için söyleyemem. Ancak Kürt yazar ve şairlerini Zazaca veya Türkçeye çevrilmiş eserlerini takip etme şansım var. Kürt edebiyatının kılasikleri olan Ali Hariri, Mola Ahmed-i Ceziri, Ahmed-i Xani gibi tanınmış büyük şairleri vardır. Bildiğim kadarı ile bu kılasikler Türkçe`ye yada Zazaca`ya henüz çevrilmedi. Çok severek okuduğum Kürt yazar ve şaiirler, Kemal Burkay, Musa Anter (Apê Musa) ve Cigerxwin …
Zazaca yazan şairler, yazarlar kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz, yoksa bu iki edebiyatın bir parçası mı kendinizi görürsünüz?
Kürt ve Türk edebiyatı, Zaza edebiyatına göre daha gelişkindir. Bunun bir çok nedeni var. Türk edebiyatı devlet desteklidir, Osmanlıdan bu yana 1500 yıllık bir yazılı geleneği vardır. Kürt edebiyatı keza öyle, yazılı hale gelmesi yaklaşık olarak 20. yüzyılın başlarındadır. Kürt edebiyatı ve dili, kuzey Irakta her dönem devlet bazında desteklenmiştir.
Tarihte Zazaca`yı destekliyecek her hangi bir kurum yada devlet yoktu. Sadece 1899`da Zazaca yazılmış Mevlit kitabı var, fakat ne yazıki bu yazılı gelenek devam etmedi. Zazaca`nın yazılı hale gelmesi ve edebi eserlerin çıkması yakın tarihe tekabül eder. Böyle bir gecikme hem dilimiz açısından hemde edebiyatımız açısından biz yazarlarda haliyle bir iç burukluk yaratmıştır. Öte yandanda diaspora` daki Zaza akademisiyenler, entellektüel birikimi olan ve Zazaca`yı iyi bilenlerden oluşan bu günkü Zaza edebiyatı, kısa sürede güzel eserlerle Türk edebiyatı olmasada, Kürt edebiyatı sevyesini gelmiştir.
Kürt, Zaza ve Türk`ler yaklaşık olarak aynı coğrafyayı paylaşmaktalar. Bu halkların kültürel olarak birbirilerinden etkilenmemesi mümkün değil. Bu kültürel etkilenme doğal olarak edebiyatınada yansır. Kürt, Zaza ve Türk edebiyatı, dünya edebiyatının bir parçası olmakla birlikte, aynı zamanda birbirlerini tamamlıyan birer parçadırlar.
Bize okuyun diye önermek istediğiniz Zaza yazarlar…
Önce kadın yazarlardan başlamak istiyorum.
Nadire Güntaş Aldatmaz – Piyê Mı Kemane Cınıtêne – hikaye kitabı ve – SANIKANÊ MAMEKİYE RA- masal kitabı
Bedriye Topaç . Bero Sur- Hikaye kitabı
Berfin JÊLE – ÇIMÊ ESQİ TO DERO – şiir kitabım ve – ANTOLOJİYÊ SAİRUNÊ DİNA-
(Dünya Şairler Antolojisi) – kitabım
Dilbilimci Mesut Keskin – ŞAZADEO QICKEK – kitabının yanı sıra, dilbilimi ile ilgili güzel kitapları var.
Hawar Tornêcengi -Taê lawıkê Dersımi – güzel bir derleme- ROZÊ YENA – şiir kitabı
Xal Çelker – bu arkadaşımızın Zazaca`ya kazandırılmış çok güzel hikaye ve mizah kitapları
var – Eve Yaraniye Kotime Rae – kitabı
Ali Himmet Dağ – Mısaibê Mı Mase – şiir kitabı
Hasan Yıldız – XATIR BE TO – şiir kitabı
Cengiz Arslan – MORİBER – roman- kitabı
Cemal Taş – ROÊ KIRMANCİYE – kitabı
Daimi Doğan – Huyayıs Karode Şorişgerane Yo- derleme kitabı
Hıdır Dulkadir – Pepugê Des u Dı Kou- kitabı
Deniz Gündüz -SERO – kitabı
Hüseyin Çakmak – Raa Haqi – Riya Haqi- Dersim Aleviliği – kitabı vbg……
Zazaca`da artık yüzlerin çok üstünde Şair ve Yazar`larımız olduğu için, maalesef hepisinin adını yazmak mümkün değil. Burda isimlerini yazamadığım bir çok değerli yazar ve şair arkadaşlarında Zazaca`ya kazandırılmış çok güzel eserleri var. Bunları gördükçe yüreğimde bir çocuğun sevincini yaşıyorum….
Son olarak söylemek istediğim, bir dilin yaşayıp, yaşamamasını halkı karar verir. ZAZACA`nın yok olmasını istemiyorsak, destek olalım, okuyalım ve ZAZACA yaşamınızı sürdürelim.
Sevgili Berfin, size çok teşekkür ediyorum, iyi bir söyleyişiydi.
Bende size teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.
______________________________________________________
“ANTOLOJİYÊ SAİRUNÊ DİNA” RA – DÜNYA ŞAİRLER ANTOLOJİSİ`NDEN – şiirler
ŞİAUNE EZ
Langston HUGHES
Şiaune ez
Jê sewe
Jê xoriunê Afrika şia.
Kole bine her waxt
Mı Romaa khane de
Nêrdiwanunê saraiye kerdi pak
Nıka ki postalu boax kon Waşington de.
Karker bine her waxt
Mı nay ro, piramitê Mısıri
Ezune, apartmanu rê xerz vırazon.
Sayır bine her waxt
Mı Afrika ra hata be Missuri
Lawıkê xo ağme kerdi
Qeydê dine kederıni
Nıka vajinê her ca de
İ gıpayısê tam tami.
Qırvan bine her waxt
Eve qamçi da mıro Kongo de
Nıka ki Teksas de mı linç kenê.
Şiaune ez
Jê sewe
Jê xoriyunê Afrika şia.
…………..
ZENCİYİM BEN
LANGSTON Hughes
Zenciyim ben
Gece gibi
Afrikanın derinlikleri gibi kara.
Köleydim her zaman
Saray basamaklarını temizledim eski Romada
Vaşingtonda ayakkabı boyamaktayım şimdi
Emekçiydim her zaman
Mısırda piramitleri kuran benim
Benim, harcını karan gökdelenlerin
Türkücüydüm her zaman
Afrikadan Missuriye kadar yaydım türkülerimi
Çınlar kederli ezgisi onların her yerde
O tam tam ritmi
Kurbandım her zaman
Kongoda kırbaçla dövdüler beni
Ve şimdi linç edilmekteyim teksasta.
Zenciyim ben
Gece gibi
Afrikanın derinlikleri gibi kara.
___________________________________________________________
MAL U MILKİ SERO
Johann W. GOETHE
Mal u mılk:
Ez zonen ke…
Fıkırê ke can u roê mı ra rêzenê yenê
dine ra qeyr…
Qe wayırê towaê ke niyune.
Ez zonen ke…
Waxto ke mı has kerdena jê hemgêni
Jü ki sabiyaena qızkeke ra ke thom guret
dine ra qeyr…
Qe wayırê towaê ke niyune.
………….
Mülkiyet Üzerine
Johann Wolfgang von Goethe
Mülkiyet:
Biliyorum ki ben,
Ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler
dışında,
Hiçbir şeye sahip değilim.
Biliyorum ki ben,
Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım
anlar dışında,
Hiçbir şeye sahip değilim.
__________________________________________________________________
GUİDO CAVALCANTİ RÊ
Dante ALİGHİERİ
Ez, tı, Guido u Lapo
Ma rê ke nuxse bıkerê, ma zerre jü keleke kerê
Verê vay de jê wastena xo ke vay dime…
Hewao xıravın u pukeleke ke ma rê mane mebo
Arzuy u qudreta weşiye ma ke têhet de gırs bê.
O nuxseciyo zerrepak
Xanıma Vanna, xanıma Lagia
Rındeka mına 30‘ine ki biaro leê ma
Ma ke teyna esq sero qesey bıkerime
İ ke bextiyar be…
Ma ki beme bextiyar.
……………..
Guido Cavalcanti’ye
Dante Alighieri
Guido, sen, Lapo ve ben
büyülenip bir sandala konsak,
rüzgarların önünde
gönlümüzce savrulsak
fırtına, kötü hava bizi engellemese
bir arada yaşama gücüyle arzumuz büyüse.
O iyi yürekli büyücü,
bayan Vanna’yı, bayan Lagia’yı,
benim 30. sıradaki güzelimi de aramıza katsa
ve hep aşktan konuşsak
onlar da mutlu olsa
biz de mutlu olsak.
______________________________________________________________________
“ÇIMÊ ESQİ TO DERO” ( AŞKIN GÖZÜ SENDEDİR) şiir kitabımdan bir kaç şiir.
ĜERİBİYE
Berfin JÊLE
Onderê ĝeribiye de…
Lêlê san ki kot de
Ĝeyalê khani ke bi têra
Dina xo de tek u teyna
Jê kemera huske bêĝem mebe!
Çêverê zerria xo rake ke
Jê mirçıka usari zerre kune
Tı pakaê asmêni be
Ez ki tijia homete…..
Na zerria fêleṣiayie sa dine.
…………………….
GURBET
Berfin JÊLE
Kahrolası gurbetde
Akṣam karanılĝı çökünce
Eski hayeller uyanınca
Kendi dünyanda yapa -yanlız
Sert bir taṣ gibi umursamaz olama
Gönlünün kapısını açık tut ki
Bahar kuṣu gibi içeriye gireyim
Sen bulutsuz gökyüzü ol
Ben de alemin güneṣi
Bu yıpranmıṣ yüreĝi sevindireyim.
– 2011
………………………………………………………………………….
MESO
Berfin JÊLE
Tı ke ṣêre…
Zerria mı de çikê hesrete vaydinê
Çekuyê mı vıleçewt manenê
Meso…
Tı ke ṣêre…
Zobina iklimu de fetelün
Boa to cı ra nêna
Meso…
Tı ke ṣêre…
Ray mı rê rut u rupali
Roji mı rê thıp-tholiyê
Meso…
Tı ke ṣêre…
Hir u bereket oncino we, sono
Thomê welati ki nêmaneno
Meso…
Tı ke ṣêre…
Haskerdene bêwayır manena
Dızdi mı ra tırenê
Meso…
Tı ke meṣêre…
Jê puxurê sodıri
To oncon zerrê xo
Tiji, asme, astaru
Pêroinê dan are, kon lopa to
Teke meso!
……………………….
GİTME
Berfin JÊLE
Sen gidersen…
Yüreĝimde hasret kıvılcımları uçuṣur
Kelimelerim boynu bükük kalır
Gitme….
Sen gidersen…
Baṣka iklimlerde gezerim
Kokun gelmez oralardan
Gitme….
Sen gidersen…
Yollar bana çırıl – çıplak
Günlerim bom-boṣ olur
Gitme….
Sen gidersen…
Ürün olmaz, bereket çekilir gider
Ülkenin tadı da kalmaz
Gitme….
Sen gidersen…
Sevgi kimsesiz kalır
Hırsızlar benden çalar
Gitme….
Eĝer gitmezsen…
Sabah soluĝu gibi
Seni içime çeker
Güneṣi, ayı, yıldızları
Hepisini toplar, avucuna korum
Yeter ki gitme!
______________________________________________________________
DOSTÊ SAXTEY
Berfin JÊLE
Dostê saxtey
jê kardia khoniye dez danê
jê awa lêmıne zelal niyê
hemgêni musnenê
ağu rısnenê
qesê xuyê bêsoli
jê vasê dırrıke vêsnenê
mirê xo zerre ra niyo
zuru rao.
Dostê saxtey
jê – baloyê maskeyinê –
rozunê rındu de ri mınıtai
xo soynenê ro insoni
ver de dostiê, dosenê
pey de insoni rosenê
dostiya xo şiya ro
dostênia verg u miye
teyna tenge de riyê xo musnenê.
Dostê saxtey
adresa dine mı kerda vindi
lınga xo şêmıga mı mekuyo
mı ra düri bê… düri!
…………………………………………..
SAHTE DOSTLAR
Berfin JÊLE
Sahte dostlar,
keskin olmayan bıçak gibi acı verir
derin sular gibi berak deĝil
bal gösterip, zehir kusar
tatsız – tuzsuz sözleri
ısırgan otu gibi yakar
hamurları içten deĝil
yalandandır..
Sahte dostlar,
maskeli balo gibidirler
iyi günlerde yüzü örtülü
insana yanaṣır
önde dost görünür, saĝarlar
sırtı dönük, insanı satarlar
dostlukları,
kurdun, koyunla olan
dostluĝuna benzer
yanlızca dar günde yüzünü gösterirler.
Sahte dostlar,
onların adresini kaybetim
ayakları, eṣiĝime deĝmesin
benden uzak olsunlar… uzak.
-2008
Bu röportaj daha önce Ayrıntı Dergisi’nde yayınlanmıştır.
Asmên Ercan Gür
30/03/2015 at 21:35
na mobêt zof derg biyo, bıra Hêyder, balêm’! na rozuno pêenu dê nu senu karo; tu kena? nia dan kê tu zof kês tê, zof mihwalu ser mobet kerdu! nae bızonê kê, nu çiyê de rındu, dêlaliyo, zof ki sa bon. mı xelêt fam meke, tu ki nıgoynon:
nu kare tu jê ‘Tija Hometê’ raa-olağa ma roştkena. hama gorê mı; na mobêt tê ju problemê dê pil esto. u ki nawo:
nu nia ‘hondê derg’ nıbeno. ju wêndoğu kê Zazaki/Kırmanc’ki ser zof alaqa hu çino bu rew bêzar beno, lête dê caverdanu. ya ki merağê hu senıkvo, uncia lête dê ca verdanu! ekê nia bi nafa ki nu kare sıma, emeğu sıma u dêlal heça sonu, telef benu. ez nae vaji, na zerrê mıra amê. belka dı letêy bo tenen na rınd benu. ju ki keska sıma ju dı helbestê kılm misal bıdenê bes bi!
na fırsênt ra ju qêsa mı ki wae/wakılam’ Berfinê ra esta: tae hêt ra vijdanê mı tene şipo, endi qusırê mı dê nia medu! waxtê dê vakılam’ Berfinê mı ra vat: “sıma na zon nuzonenê, xelêt nustê kenê!”..
ez ki van; a roze belka mı hu qar gurêt, uncia ki con. zof wês u var bo, rınd kê mıra nia vat, zerrê mı sıkna. hama ez nıguno sêr, mı gos pa nına a roze ra nat roz bê roz, zonê hu awe bêrd. hedi hedi Tirkiyu dêlali ra ki cıra bino, işta mı cıra bıriyê. endi mı Tırki Mırki toobê hu vira kerdu! kara mı ki na biye! hama nae vaji kê:
imkâniya/fırsetê her kêşi nıbeno jê wae Berfinê welatê ejnêbu dê ‘Zonê Ma’ sêr hu awê bêero. sebkêmê? cau kê; ‘Ma, weşiya hu ramemê zof sorağu, nia hewê zelikê was nırêono..
(qusırê mı dê nia medê; vakılam’ Berfinê ki zonêna; ez tene ‘kurratêciyo..) :)))
wês u var bê; pir u ghal bê; bımanê weşiye dê; qaytê/hêdarê xo bê!..
Asmêno Sêy