Haberler
Remzi Aydın’dan Yeni Roman
DERSİM halkı yüzyıllar önce; “Dilsizdi ama bahtlıydı. Kendisine sığınan insanlarla anlaşabilmek için onların dilini öğrendi ama bu arada bahtını kaybetti. Günümüzde ise; hem dilini kaybetti hem de bahtını. Remzi Aydın’ın yeni romanı Xardê u Kore romanının tanıtım yazısı….
Xârdê u Kore (kırmanciki; toprak tanrıça ve bakir torunu-mito-)
Toprak Dile Geldi
Ateşe; su dökmeyi yakıştıramadılar, külüyle sakladılar kutsal ışığı.
Gün doğarken ve batarken ellerini kaldırıp güneşe yakardılar. Tüm canlılara Hızır’ın çocukları dediler, ağaçları kutsadılar ve kırmadılar dalını. Sacın başında ekmeklerini pişirirken, ilk dördüne; ateşin, havanın, suyun ve toprağın hakkı dediler, son ekmeği kurdun kuşun hakkı olarak mühürleyip hayvanlara sundular. Mart yediyi, tanrının doğadaki uyanışı olarak kabul edip, o su ile yıkandılar, temizlendiler. Bir yılın mayasını o gün tutturdular, bereketi sakladılar. Buğdayı, emek ve beslemek sıfatı ile kutsayıp, su ve toprakla buluşturdular. Okunan her sayfasının silinip, yerine yeni bilgilerin yazıldığı KADİM KİTABA inandılar. Sonsuz saf cevherin sıfatı olarak kabul ettikleri bu kitaba sırtlarını dönmediler, dönen her inancı ret ettiler. Bu kadim topraklarda, kadim bir felsefe boy verdi, binlerce yıl gizlice bu inanışa niyaz edildi. Tomurcuğun içinde gizlenen ağaç gibiydi bu öğreti, doğayı okuyamayanlar bu öğretiyi sapkınlıkla suçladı, karaladı, fetvalar çıkardı katledilmeleri için.
İnsan, en zor olanı başardı! Yeniden dirilmeyi yadsıyarak, mutlak ölümü kabullenmeyi öğrendi. Her gece başını yastığa koyarak, ölüm provasına yattı, ölümün huzur veren sessizliğine aldandı. Oysa beden ruh/canın gölgesiydi sadece. Ölüm; son âşıktır, hiçleştirerek kusursuzlaştırılmış yaşamın kendisidir.
Hiçliğin gölgesi, yaşam olduğuna göre, ölüm; yaşama aşkıdır. Bir enerjiyi, beden ve sıfat kimliğinden arındırmak, o enerjiyi tüm kusurlarından arındırmak anlamına gelir. Böylelikle “can” ve “canan” kusursuzlaşan bir yapıya yani kendi özüne dönmüş olur.
Anlamsız ve gereksiz bilgilerle yüklenen insan, gerçek bilgiyi bu anlamsızlıklar içinde kaybetti. Şimdi ise, hem bedenen hem de ruhen hastalıklı bir hale dönüştü.
Ruhu sağlam olan kişinin bedenide sağlamdır. Ve o insanlar yüzlerini mihraba dönüp, okunacak tek kitap insandır dedi. Sonsuz gerçekler peşinde koşan yorgun ama yılmayan bu insanlara, meleklerin sevgilisi oldukları için melekler onların günah ve sevapları ile uğraşmadı.
Bu topraklarda kadim öğretiler vardı yüzyıllar önce. Bu felsefe, öylesine derin ve anlamlıydı ki; sistem korktu, bağnaz ve gerici yapılar korktu. O muhteşem öğreti/felsefe çok uzaklara kaçtı, şimdi onun kırıntılarını
Uzak Doğu, Hindistan, Ortadoğu, Afrika felsefesi olarak, yeniden ve hayranlıkla öğrenmeye çalışıyoruz.
Bu kitapta, kadim toprakların kadim insanlarını ve felsefelerini yeniden anımsayacaksınız. Yüreğinizin bir yeri parçalanacak, yaşanılan acıları kendi teninizde hissedecek, felsefesini kaybeden ışığın nasıl “insanlaştığını” göreceğiz.
“Ey insanoğlu! Israrla kendine insanım dedin ve insanlaştın. Oysa sen kutsal olan ışıktın.”
Arka kapak yazısı;
DERSİM halkı yüzyıllar önce; “Dilsizdi ama bahtlıydı. Kendisine sığınan insanlarla anlaşabilmek için onların dilini öğrendi ama bu arada bahtını kaybetti. Günümüzde ise; hem dilini kaybetti hem de bahtını. Ve umarım; HES ve barajlarla evliyalar ve ziyaretler diyarı olan, kadim topraklarını da kaybetmez…”
Romandan;
-Korê’m, güzel meleğim! Hadi sen anlat bana, nasıl oluyor da kurt yaratılış sıfatından beklenmeyen bir davranışta bulunuyor? Sonra kuzu neden kurtla aynı merada otlayarak, kendi doğasının dışında bir davranış gösteriyor? Neden kurdu görünce kaçmıyor, ya da kaçamıyor?
−Bu da diğer sırlar gibi değil mi? İnsanlara; görünenden görünmeyene ulaşılacak yolu anlatmak istiyor. Ceviz gibi tıpkı… Dışta yeşil kalın zırh, onu parçalayınca sert kabuk, onun altında zar ve dendik (iç). Ama hiçbiri, cevizi yediğimiz anda aldığımız tadın kendisi değil! Fakat yedikten sonra dışarıya atılan bok da ceviz değil. Ceviz ne o zaman, Xârdê?
-Dur hele! Ceviz nereden çıktı şimdi?
-Hadi anlat Xârdê, öğret bana.
-Tamam güzel meleğim! İnsanın bedeni mera gibidir, kocaman bir çayır. Kuzu ise insanın ruhudur; yumuşak başlı, üretken, verici ve uyumlu. Kurt ise bedenimizin kendisidir, yani et kısmı.
-Bildim Xarde, şu nefis denilen “kara köpektir” değil mi?
-Evet “kara köpektir” Korê’m. Kalp ise; ruhun ve bedenin sınırı, ortak odasıdır.
Şayet kalp, et tarafından ele geçirilirse, ruh zayıflar ve et tüm bedeni ele geçirir. Bu kalbe sahip olanlar; şan, makam, alkış, mal ve bir parça et için her kötülüğü yapar. Bu tür insanlar fesatlığın her türlüsünü hiç çekinmeden bir mikrop gibi halkına bulaştırır. Ama ruh, kalpteki yerini güçlendirirse, et kısmı zayıflar, ruh kısmı güçlenir. Aslında ruhun güçlenmesi, zaman içinde etin de güçlenmesi, yani bedenin kendi gerçek yapısına dönmesi demektir. İşte o zaman kurt ile kuzu aynı bedende dostça yaşar.
Kitabın Künyesi:
Remzi Aydın
Düzelti:Selda Aktaş
Sayfa Düzeni: Emel Uğur
Kapak Tasarımı: Serap Akçura
Not; Dersimnews.com okurları için kitap, yazarı tarafından imzalanarak kendilerine ulaştırılabilir. Kargo ücreti yazar tarafından karşılanacaktır. remziaydin62@hotmail.com adresinden ulaşabilirsini