Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Dil nasıl yeniden canlandırılır?

Yazarlar

Dil nasıl yeniden canlandırılır?

Neden ulusal azınlıkların üyeleri er ya da geç dillerini yeniden canlandırma isteğine kapılırlar?

Sosyal medyada paylaşın
        
   

Anna Muradova 


Neden ulusal azınlıkların üyeleri er ya da geç dillerini yeniden canlandırma isteğine kapılırlar? Bu oldukça zor bir sorudur, çünkü bir dilden diğerine geçiş sürecinde ortaya çıkan birçok sorun dili konuşanlar tarafından bilinçaltı düzeyde hissedilir ve kendi deneyimleriyle bunun bilincine varmaları genelde zordur.

Bir dili anadili olarak bilmek yalnızca zengin bir kelime dağarcığına sahip olmak, dilin gramerini bilmek ve onunla iletişim kurabilmek anlamına gelmez. Bir çocuk dili edinirken dünyayı bu dilin prizmasından algılar ve sözcüklerin hem doğrudan hem de mecazi anlamlarını özümser. Yaşamının ilk yıllarında insan dünyayı sözcük kalıpları (kırmızı güneş), tanıdık metaforlar (şişe mantarı kadar aptal), atasözleri, deyişler, veciz sözler vb. yoluyla tanır. Çevremizdeki dünyayı sadece dil yardımıyla tanımlamayız, çocukluğumuzda bize öğretilen bu sözcükler ve ifade kalıpları yardımıyla zihnimizde bir dünya resmi yaratırız.
Bir Rus severken ve şaka olarak oğluna sıpa demez, ancak bir Süryani için bu, aptal bir çocuğa tamamen doğal, alaycı bir hitaptır. Anadilinin kaybı ve başka bir dile geçiş şu nedenle de acı verici olarak algılanabilir: Dünyanın bilinçsiz olarak oluşturulmuş resmini değiştirmek imkansız değilse de zordur. Ayrıca, dilini kaybeden halk kimliğini kaybetmez ve bu nedenle paradoksal bir durum gözlenir: Tam asimilasyon egemen ulus üyelerinin “bizden” ve “bizden olmayan” ayrımını net olarak yapmalarını sağlamaz. Bu, özellikle asimile olmuş halkın üyeleri çoğunluktan dış görünüş olarak farklılık gösteriyorsa belirgindir (örneğin Fransa’daki Kuzey Afrikalılar).

Küçük bir halkın dilinin kaybolma sürecini izlemek için önce dilin yok olma eşiğine geldiği ‘kritik noktadaki’ durumu ele alırız: Bu durumda söz konusu halkın üyeleri iki dillidir ve egemen ulusun dili anadili olurken, küçük halkın dili prestijini kaybetmiştir ve pratikte bir değeri yoktur. Bu durumu ortaya çıkaran mekanizmayı daha iyi anlamak için topluluğun hangi gruplarının anadilini terk etmeye daha istekli olduğuna ve hangilerinin hangi nedenlerden onu korumak istediğine bakalım. Bu süreçte asıl rolü topluluğun sosyal gruplarının veya tek tek bireylerinin motivasyonu oynar. Bunun için yaşam motivasyonlarına göre sınıflandırma yapıyoruz. Egemen ulusun diline ilk geçiş yapanlar kendi topluluğu içinde öne çıkmak, bir basamak yükselmek isteyenlerdir (“diğerlerinden daha iyi olma” motivasyonu, grup 2.3). Örneğin, ‘küçük’ dil köyde, egemen ulusun dili şehirde konuşuluyorsa, o zaman bir basamak daha yükselmek şehirli yaşam tarzını ve daha prestijli ‘şehir’ dilini benimsemek anlamına gelmektedir. Daha sonra, “herkes gibi olma” motivasyonuyla (grup 2.2) nüfusun büyük kısmı bu gruba meyleder. Bu, topluluğun egemen dil sayesinde önemli başarılar elde edebilen bazı üyelerinin bu dili konuşmaya başladığı anda gerçekleşir. Topluluğun ana kısmı onlara benzemeye başlar. “Herkes gibi yaşamak” isteğiyle motive olan grup için egemen ulusun dili, refahın, o toplulukta geçerli değerlerin bileşenlerinden biridir. “Diğerlerinden daha kötü yaşamama” motivasyonuna sahip grup temsilcileri (grup 2.1) de bu gruba katılır. Dili topluluğun sadece “hayatta kalma mücadelesi veren” (1. grup) olarak adlandırılan, mesleki başarıya ve kişisel gelişime odaklanmayan üyelerinin konuştuğu durum artık dilin tamamen yok olmaya yakın evresi olarak tanımlanabilir.

Bu kişilerin egemen ulusun dilini iyi öğrenmek için motivasyonları yoktur; asgari çabayla elde edilebilecekleri asgari refah ve rahatlık onlar için yeterlidir. Konuştukları dil genellikle zayıftır, kelime dağarcığı sınırlıdır, çünkü çoğunlukla az eğitimli, okur yazar olmayan ya da tamamen toplum dışı kalmış kişilerdir. Dil bilgileri genellikle “iki üç kelime, birkaç küfür biliyorum” düzeyindedir. Yine bu evrede, topluluğun “iç motivasyona sahip” (3. grup) birçok üyesi, bazı içsel nedenlerden dolayı anadillerini korumanın ve canlandırmanın gerekli olduğunu düşünürler. Bu kategorinin temsilcileri dillerini yeniden canlandırılmayı amaç edinen çevrelerde ve derneklerde bir araya gelmeye başlarlar. Dil kursları açmak, kitap, dergi vb. yayınlamak için çaba sarf ederler. Çabaları ancak ikinci grubun muhafazakar üyelerini bir şekilde anadillerinde iletişim kurmaya (yeniden) başlamaya motive edebilirlerse ve ‘sarsabilirlerse’ başarıya ulaşabilir. Başarılı örnekler oldukça azdır. Dilin yeniden canlanması genellikle, o sırada halk ulusal bağımsızlık mücadelesi veriyorsa ve dil birçoğunun gözünde bağımsızlık sembolü olmuşsa (Çek dilinde olduğu gibi) başarılı olur. Yeni bir devlet kurmadan dili canlandırmanın az sayıdaki örneklerinden biri Galcenin 20. yüzyılda elde ettiği statü değişikliğidir. Ancak anadilini canlandırmada başarılı olmak için sorunu dilbilim mecrasından siyasi mecraya taşımak, ki bu çok sık olur, hiç de zorunlu değildir. Hatta halkın bağımsızlık elde etmesi ve dilin devlet dili statüsü kazanması her zaman onun canlanmasını sağlamaz. 1921 yılında devlet dili olan İrlandaca buna örnektir. Hiçbir önlem (okulda zorunlu öğretim, devlet görevi için zorunlu İrlandaca sınavı) onu ülkenin tümünde hayata döndürememiştir; şimdi de sadece Gaeltacht’ta konuşulmaktadır. Bu nedenle, dilin canlanma yeteneği ile siyasi içerikli dili koruma hareketi arasında doğrudan ve sıkı bir ilişki olmadığı iddia edilebilir (Galce devlet dili olmamasına rağmen İrlandacaya göre daha avantajlı konumdadır). Bir ulusal azınlık dilinin korunmasına öyle veya böyle etki eden bütün faktörleri belirlemek ve saymak zordur, bu nedenle sadece en önemlileri belirtelim.

Ulusal azınlık dilinin korunmasını sağlayan faktörler:
1. Yazının ve edebiyat geleneğinin olması;
2. İkinci resmi dil olarak kullanılması, devlet dili statüsünün olması;
3. Dilin (veya onun ‘klasik varyantının’) ibadet dili olarak kullanılması;
4. Seçmeli olarak da olsa okullarda öğretiminin olması, dil kurslarının olması;
5. Dili konuşanların motivasyonu (“ulusal yorgunluk katsayısı”).
Ulusal azınlık dilinin korunmasını engelleyen faktörler:
1. Ulusal azınlık dillerini yok etmeye yönelik devlet politikası;
2. Yazının ve edebiyat geleneğinin olmaması;
3. Sosyo-politik faktörler: Dili konuşan nüfusun yaşadığı bölgelerin ekonomik olarak geri kalmışlığı; bu bölgelerden yoğun göç; bu bölgelerdeki istikrarsız askeri-politik durum;
4. Dili konuşanların motivasyon eksikliği, dile değer vermemeleri, özsaygı düşüklüğü.

Anadili Neden Korunmalı?
Dil kendini tanımlamanın çok önemli bir aracıdır. Sosyal çevreye uyum sağlamak, toplumdaki yerini bulmak her bireyin görevidir. Dilinizden vazgeçmek, alıştığınız benlik duygusundan, kendi kişiliğinizin bir kısmından vazgeçmek demektir. Dilinizi değiştirmek yaşadığınız ülkeyi ve yaşam tarzınızı değiştirmekten çok daha zordur. Anadilini koruyup korumamak sadece konuşanların karar verebileceği bir konudur. Eğer dili konuşanlar ondan vazgeçerek daha rahat yaşayacaksa dışarıdan hiçbir yardım, aktivistlerin hiçbir çabası yardımcı olamaz. Aynı şekilde, eğer dili konuşanlar onun korunması gerektiğine inanıyorsa ve bunun için çaba göstermeye hazırsa hiçbir olumsuz dış faktör dili yok edemez.

Kaynak: www.infocherkessia.com/tr > zapravakbr.ru (Как исчезают языки и как их возрождают, 16 марта 2021)

Anna Romanovna Muradova (d. 1972, Moskova) Rusyalı dilbilimci, Rus ve Breton dillerinde yazar ve çevirmen.
Baba tarafından Süryani kökenlidir, annesi L.A. Muradova roman ve Fransızca dil kitapları yazarıdır. Fransa’da Renn Üniversitesi’nde (Université de Rennes II) “Bretonca ve Diğer Kelt Dilleri” bölümünü ve Moskova Devlet Dilbilim Üniversitesi’ni bitirmiştir. Rusya Bilimler Akademisi Dil Enstitüsü’nde çalışmakta ve Moskova Devlet Üniversitesi’nde Bretonca dersleri vermektedir.
Bilimsel çalışmaların yanı sıra roman, dergi ve gazetelerde popüler yazılar da yazmaktadır. Yeni Arami dili ve Süryani kültürüyle ilgili çalışmaları vardır. Breton dili ve kültürü üzerine çalışmaları Fransa’da ödül almıştır.

Not: Metnin sitemizde yayınlanması için gösterdiği çabadan dolayı Murat Papşu’ya teşekkür ederiz.

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Continue Reading
You may also like...
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

14 − four =

More in Yazarlar

To Top