Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Dersim’deki “komünist belediyecilik” üzerine

Yazarlar

Dersim’deki “komünist belediyecilik” üzerine

Irak’tan Almanya’ya, Rusya’ya, komünist partilerden CHP’ye, etrafında geniş bir destek halkası oluştuğu halde, bu imkanların hiçbiri -nedense- bugüne kadar değerlendirilemedi.

Sosyal medyada paylaşın
        
   


Hüseyin Aygün

1- 2019 seçimlerinden bu yana üç buçuk yılı aşkın bir süre geçti. Türkiye’de seçim sisteminde belediyelere beş yıl için yetki verildiği düşünüldüğünde, Dersim’de “biricik” olma özelliği gösteren belediyeyi değerlendirme vaktimiz gelmiş; hatta geçmiştir.


2- Evvela nasıl bir rejimdeyiz ve belediyeler ne durumda? CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na, bilmem hangi YSK üyesine “hakaret ettiği” için açılan davanın, 4 yıl hapis cezasının yanı sıra “siyaset yasağı” getirip getirmeyeceği ciddi olarak konuşuluyor. CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Soyer, geçen Eylül ayında İzmir’in Kurtuluşu kutlamaları ve Tarkan konserinde yaptığı konuşmada Vahdettin’e ve hanedana bir çift laf ettiği için muhtemelen birkaç davayla karşılaşacak. CHP Mersin Büyükşehir Belediyesi ise yakın tarihli bir PKK saldırısı nedeniyle hedefte; daire müdürlerinden biri ve kimi çalışanlar robocop polislerce alındı ve hızla tutuklandı.


3- CHP’li büyükşehir belediye başkanlarının hedef olduğu bu Tek Adam Rejimi’nde HDP’li belediyelerin yüzde sekseninden fazlasının kayyumlara geçtiği biliniyor. Özetin özeti: AKP’li olmayan tüm belediyeler ağır baskı altında.


4- Dersim’in HDP ve CHP gibi ağır rakiplerine rağmen seçilmiş -ve doğrusu salt kendi etkisiyle değil; HDP’nin yıllarca devam eden başarısız belediyecilik deneyimine ve kısa süreli kayyıma karşı tepki oylarıyla kazanmış- başkanı ve mevcut yönetiminin CHP’li belediye başkanları gibi ağır bir baskı ve kuşatma ile karşı karşıya olmadığı açık. Dolayısıyla geniş bir çalışma ve varlık gösterme alanı var. Ancak tablo bu geniş sahanın dört yıla yakın zamandır neredeyse hiç kullanılamadığını bize gösteriyor. Peki neden böyle oldu?


5- Dersim belediyesi -her belediye gibi- büyük dezavantajlarla işbaşı yaptı. Ağır bir borç, kısıtlı bir bütçe ve meslektaşlarına göre bir hayli aktif çalışmış bir kayyımın gölgesi. Öyle ki şehre modern bir park, spor, yürüyüş ve dinlenme alanı kazandırmış ve bunun yanına hala bir şey eklenmemiş durumda. Özetle kısıtlı olanaklara sahip bir belediye. Ama -bu, tüm belediyelere özgü ve- başkan bir “model” vaadi ve umuduyla gel(me)miş (miydi?)


6- Aslında belediyenin “kaderini” gösteren ilk olay, “Dersim krizi” oldu; başkan bazı meclis üyelerine “katılmadığı” halde belediye alanlarına Dersim adının kullanılması yönündeki karar tasarısına oy verdiğini açıkladı; öğlen haberlerinde “vakarla” meclisin kararını sahiplendi; ikindide Devlet Bahçeli “kızdı”, nihayet akşamüstü başkan kameraların karşısına geçerek -topu valiye attı-; “vali beyin meclis kararlarını iptal yetkisi var” deyiverdi; böylece bir gün içinde üç defa görüş değiştirdiği görüldü. Bu, başkanın kararsız ve zorluklara pek de göğüs germeyen biri olduğu konusundaki ilk işaretti (Bu ne yazık ki burada ve bununla kalmayacak; diğer çalışmalara da yansıyacaktı; aşağıda anlatıyorum).


7- Irak’tan Almanya’ya, Rusya’ya, komünist partilerden CHP’ye, etrafında geniş bir destek halkası oluştuğu halde, bu imkanların hiçbiri -nedense- bugüne kadar değerlendirilemedi. Bir çok işadamı, “Dersim gezisi”nden “eliboş” döndü; onlara sunacak herhangi bir proje yoktu; -inanılmaz ama bazılarına “öğrencilere burs verin” dendi yalnızca-. Binlerce turistin gezisi ise zaten “fotoğraf çektirmek” amaçlıydı; “esnafa” dahi katkıları yoktu. İki yazdır, vadileri dolduran on binlerce misafire temizlik ve tuvalet hizmeti dahi veremeyen (ve hatta hiçbir şey düşünmeyen) bir belediye ile de tanışmış olduk.


8- Tüm dünya bir üretim kriziyle boğuştuğu halde; -Ovacık’ta iyi-kötü başardıklarını- Dersim merkezde hayata geçiremedi; hep siyasi konularla ve mesajlarla öne çıktı; (düne bakın Livaneli ile bir konuşma ve haberler, haberler). Böylece Ovacık’taki son derece mütevazi -ama medya balonuyla fazlaca şişirilmiş- başarının “Ovacık’a özgü” olduğu da anlaşıldı.


9- “Halkla yönetmek” diyen belediye başkanı, ilk başta kendi siyasi arkadaşlarını “küstürdü”; “SMF’nin şu kadar kaç parçaya bölündüğü”nden; “işe alımlarda hep SMF’lilerin tercih edildiğine” iki uçlu bir sarkaçta yıprandı durdu. Bu dört yıl, -komünistler için- aynı zamanda bir “yıpranma tarihidir” de. Yönetmenin ne kadar zor olduğu da böylece -bir kere daha- anlaşılmış oldu.


10- “Halkla beraber yönetmek”, “”Sosyal ve halkçı belediyecilik” şöyle dursun; sokakları temizlemek; çöpleri toplamak; hele kışın yağan karı küremek bile aksamalara uğradı. Dersim belediyesi -bırakalım “model” olmayı- CHP’nin küçük bir İlçe belediyesi kadar bir performans sergileyemedi.


11- “Halkla yönetmek” şurda dursun; halka “kulak” dahi verilmedi; Sütlüce çeperinde -şehir merkezine 10 km mesafede bir bölge- yapılması daha önceden kararlaştırılan “Katı Atık Tesisi” meselesinde, -köylüler tıpkı Bergama köylüler gibi- aylardır yürüyüşler yapıyor; yönetimin yaptığı şey; “konu yargıya intikal etmiştir” demekten ibaret oldu. Bu tesis için şehrin dışında bir yer (Pertek’in arka tarafındaki geniş araziler mesela) bulmak veya “üç-beş ağaç” demeyip köylüleri dinlemek gerekirken, -topu CHP’li Büyükşehir Belediye başkanlarını -ve hepimizi- yargılayan- bu düzenin yargısına havale etmek; pes..


12- Hani nerde “halkçı belediye”? Hem mevcut yargıya bu kadar “güven” neyin nesi? (Anketlere göre Türkiye toplumunda yargıya güven yüzde 3!). Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan..


13- Dersim adı konusunda ve özellikle Sütlüce Atık Tesisi konularında bir tutum takınmayarak “topu yargıya attığı” halde, işten çıkarılan -ve benim de kişi olarak tanıdığım- ve üstelik açtığı davayı kazanan genç bir işçinin işine dönmesine ise izin verilmedi. Demek bu “yargıya saygı” da -tıpkı mevcut politikacılar gibi- “işimize geldiğinde” kullanılan bir laf.


14- Her yöneticinin ve seçilenin sınandığı ve “battığı” özel konular vardır. Mevcut başkan Fatih kuşkusuz dürüst bir arkadaş; onu en az otuz yıldır tanıyoruz; işkence de gördü, sürgün de edildi; şu son sekiz küsur yılda belediyecilik dendiğinde MHP’lilerin dahi takdirini kazanacak bir “model”e imza attı. Ancak sağlık memurluğundan dünya çapında tanınan ve hakkında durmadan konuşulan bir karaktere dönüşmek, ona ağır gelmiş; bu durumu kaldıramamış olmalı; bunu her “fani” gibi anlamak mümkün. Ama onlarca köyün kadın, erkek ve çocuğunu ve taptığımız Dersim doğasını karşısına almak, onun kariyerinde açılmış en derin yara oldu.


15- “Komünist” olmak her zaman avantaj olmaz. Dünyaya bir bakın; ’89 çöküşünden bu yana karanlıklar içinde ve bu karanlığın yüz yıl sürme olasılığı bile var. Avrupa hükümetleri, “muhalif” diye ırkçıların eline geçiyor birbir. Fatih dünyayı izliyor mu, -izliyor olmalı-. Ama -kötü bir Sovyet mirası olan- halkı hiç tanımayan “siyasi komiserler” ile belediye yönetmeye kalkışmak zaten peşin bir başarısızlık demek. HDP döneminde biz bunu tam üç defa denedik.


16- Özetle kriz içindeki ve yüzde sekseni aşan resmi enflasyonlu bir ekonomide, komünist belediyeciliğin mümkünsüzlüğü bir yana; Dersim’de halkçı ve sosyal belediyecilik örnekleri bile son derece zayıf kaldı.


17- Mevcut başkan, belediye meclisinde kendisine -doğal olarak- muhalif partilerin baskısından bir türlü kurtulamadığı gibi; “yoldaşlarla” bitmeyen gerilim ve ayrılıklara bir de “siyasi komiserlerin” -kuşkusuz hepsi hesaplı-kitaplı- yönlendirmeleri de eklenince durum kronik hal aldı. “Dünya çapında tanınan bir siyasi figür olma”, mecliste ve yanıbaşındaki hiç kimseyi dönüştürmeye ve onlara “öncülüğe” yol açmadı; -oysa tam tersi pek sık oldu-; tablo bir kaç yılda iyice kötüleşti.


18- Tarihte -dürüst olmak gerekirse hak edilmemiş- bu kadar büyük bir sosyal, siyasal ve uluslararası destek, Dersim’de hiçbir siyasi figüre nasip olmamıştır (Kamer Genç’ bile); ama bu devasa gücü, bu kadar kısa sürede harcamak, ne yazık ki nasip oldu.


19- Son olarak başarısız bir dönem geçirdiği halde, -belki kendisinin dışında- “İzmir’den aday”, “bilmem batının şu şehrinden aday olacak” lafları yayıldı; bu da bir eksi puan oldu (Tablo, “Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayı olacak” kampanyasını hatırlatıyor). Doğru olan, halka kulak vermek ve halkı dinlemektir; kişisel siyasi kariyer değil.


20- Çankaya’nın, İzmir’in, Mersin’in belediyeleri öğlen bazı okullarda aç çocuklara yemek dağıtımı yapıyor; Dersim böyle mütevazi işler bile başaramadı; yazık. Salt “komünist olmak” meseleleri çözmüyor demek.


16 Ekim 2022

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Continue Reading
You may also like...
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seven − two =

More in Yazarlar

To Top