Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Kureyşan (Khuresu) Ocağı’nın Cem Ritüeli ve Ritüel Musikisi – 2

Alevilik

Kureyşan (Khuresu) Ocağı’nın Cem Ritüeli ve Ritüel Musikisi – 2

Dewa Khuresu (Kureyşanlılar köyü) denilen ve Kureyş’in yatırının (Hews) da olduğu köyden dağılarak dört bir yana yerleşen Kureyşan seyitlerinin repertuarı iki ana kaynaktan beslenir: Düzgün dağı ve Kızılbel.

 

KUREYŞAN (KHURESU) OCAĞI’NIN CEM RİTÜELİ VE RİTÜEL MUSİKİSİ

Dr. Daimi Cengiz

2. BÖLÜM 

1. BÖLÜMÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ….

Muhabbet ve İbadet Cemi

Cemin ikinci ve en önemli kısmı ibadet-muhabbet kısmıdır. Bu kısım tamamen iç içe olan iki bölümden oluşur. Cemin bu kısmı dilek ve temennilerin dile getirildiği; dualar, gülbankler, cenklemeler, beyitler, nefesler, deyişler, kutsal ziyaretler, ulu kişiler ve mekânlar adına kılamlar-deyişler[1] ve trans perdelerinin[2] icra edildiği müzikal yoğunluklu kısımdır. Cemin bu ana kısmındaki repertuarın icrası içinde elinde sazı olan pir ve rehber Hakikat cemini, hakikatin erdemlerini ve ahlak ağırlıklı sohbetler yapar. İnanç tarihinde buna uygun yaşam sürdürmüş zatlardan ve erdemli davranışlarından örnekler verir. Hakikat Yolu/Raa Haqıye’nin zorluğu, zahiri değil batıni içselliğine dair meseleler anlatır. Yerel tabirle ‘Batın/Botın’ dedikleri batıni felsefe ile Hakikat cemini, Hak ve Hakk’ın batıni tanımını, insan-Tanrı ilişkisini tanımlamaya çalışır. Örneğin Kortasure (Yeşilkaya) köyünde benim de tanık olduğum cem ayini yapılırken, Kureyşanlı pir Heyderê Ali Doşti’in (1890-1991) icra ettiği muhabbet-ibadet kısmında ilginç Hak tanımlaması şöyleydi:

Haq zado wesde ro                          Tanrı hoş dildedir/söylemdedir

Haq qelvo pakde ro                         Tanrı temiz kalptedir

Haq batıno                                        Tanrı batındır

Haq ben-i ademi dero                     Tanrı ben-i ademdedir/insandadır

Haq insanê kamıli dero[3]             Tanrı insan-ı kâmildedir

 

Cem yürüten kişi, şekli ibadet yerine sıklıkla taliplerine “70 bin Kâbe yapacağına bir gönül yap. Ölmeden nefsini öldür” nasihatinde bulunur. Sonra Dersim inancının temel kutsallarından, Hak, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hızır, Kureyş, Düzgün Wayir (Sahip) gibi şahsiyetlerin kerametlerinden söz eder. Hz. Ali’nin cenkleri, On iki İmam ve Kerbela vakasını, Eba Müslim-i Horasani, Battal Gazi, Seyit Nesimi’nin derisinin yüzülmesi, Mansur’un dara çekilmesi, Pir Sultan’ın asılması, Şah İsmail’in cenkleri gibi tarihsel ve mitolojik öyküleri anlatır.

Katılımcı sayısı onlarca kişiyi bulan ve genelde köylerdeki geniş evlerde yapılan cemlerin disiplin ve güvenlik içinde yürütülüp sonuçlanması için on iki hizmetçi görevlendirilir. Dağlık iç Dersim’in 434 köyü ve 2000’i aşkın mezrası mevcuttur. Genellikle sayıları onu geçmeyen bu küçük yerleşim birimlerinde cem ritüeli için gerekli olan on iki hizmetli sayısına erişilemez. Genelde kışın yapılan cemlere çevre mezralardan katılım sağlamak, coğrafya ve iklim koşullarından dolayı pek mümkün değildir. On iki hizmet esasına göre yürütülen büyük cemler, eğer katılım az ve hizmetçi sayısı yeterli değilse üç hizmet esasında yürütülür. Cemi yürütenin kendisine göre bir programı ve repertuarı vardır. Repertuar genellikle irticalen, yani doğaçlamadır. Cem yürüten, eğer ateşe giren ve kehanet bildiren kişi ise, bu pratiğini ve ‘trans perdesi’(perda tewtî) denilen semah formuna yakın müzikal eserleri ritüel icrasının son ve kapanış kısmına bırakır. Hak, Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile Dersim’in yerel kutsalları Wayır (Sahip), Kureyş, Düzgün, Hızır, Baba Mansur, kutsal dağlar, göller, sular ve diyarlar bir bir zikredilir ve onlardan medet-müddet dilenir. Onlardan aileyi, toplumu ve bölgeyi, gelen ve gelebilecek belalardan korumaları istenir.

Hakkı zikretme ve çağırma ritüeli esnasında, cümle cemaat büyük bir huşu, itikat ve sadakat içinde ellerini bağrına basarak, yer yer bağrını döverek, ellerini yukarı kaldırıp yalvararak ve inleyerek ‘Ya Hak’, ‘Ya Muhammed’, ‘Ya Ali’ diyerek; ya da yerel kutsallar zikredildiğinde ‘Ya Wayır’, ‘Ya Hızır’, ‘Ya Kureyş’, ‘Ya Düzgün’ diyerek çağrıda bulunur. Cem yürütenin temennileri hep bir ağızdan ‘Allah Allah’ denilerek cemaatçe onaylanır. Olağanüstü ciddiyet, kutsiyet ve disiplin içinde icra edilen bu cem, icracının saz (thomır) eşliğinde son olarak trans perdesini icra etmesiyle ve bir şaman gibi transa geçip ateşe girmesiyle, heyecan ve huşu doruk noktasına ulaşır. Kureyşan kökenli cem yürüten pirler, rehberler ve dervişlerin büyük bir bölümü mutlaka ateşle imtihan eder ve kehanet gösterirlerdi. 1960-70’li yılların ortalarına kadar cem süreği ve cem ritüelinin icrasına bizzat tanıklık ederek gözlemleyerek gördüm.

alevi-dervisleri

Cemi yürüten, cemin trans perdesini icra ederken, icranın ritmik, yürürlük kısmında transa geçer (bu kendinden geçme seansıdır) ve oturduğu hak döşeğinden  (doseğê haqıye) kalkarak ateşten har olmuş kızgın sobayı kucaklamaya, sobanın har olmuş tarafına veya ateşte kor olmuş maşaya diliyle temasa başlar. Bazen de ocakta yanan ağaç dalının kor kısmını (kosavi) ağzına alıp yalayarak söndürür. Ayrıca soba veya ocakta yanan kor ateşi eliyle yere döküp çıplak ayaklarıyla bu korun üzerinde sazıyla Kureyş’i, Düzgün’ü, Wayır’ı ve Hızır’ı çağırmaya devam eder. Cemlerde kurban kesildiginden, ocakta kaynayan ve içinde kurban eti bulunan kazana çıplak elini daldırıp karıştırarak, büyük parça halindeki but kısmını (peyıke) alıp sıcağı sıcağına, niyaz niyetine, cemde bulunanlara azar azar dağıtır. Ateşe girme, ateşle imtihan seanslarını, ancak transa (tewt) girdiği anda gerçekleştirebilir. Trans öncesi ve sonrasında ateşe girmesi halinde yanar. Ateşte yanmama ancak trans anındaki yoğunlaşmayla mümkündür. Trans esnasında ruh, başka alemde seyretmektedir ve beden acıyı duymamaktadır. Kureyşanlar ateşe hükmederler ve kendilerinin, yakıcı olan ateşten daha güçlü olduklarına taliplerini inandırırlar ki buna keramet denilir. ‘Ateş ki her şeyi yakar biz onu söndürürüz’ inancına sahiptirler. Tanık ve gözlemci olduğumuz bu ‘ateşe girme’ seanslarının benzerine Orta Asya, Afganistan ve İran coğrafyasındaki Şaman ve Hint Fakirleri ritüellerinde de rastlanılır. Bu pratiklerin (ateşle iştigal seansı) bilimsel açıklaması bu makalenin ve halkbiliminin alanı dışındadır.

 

Cemi yürüten, ateşe girme esnasından evvel başını yana sallayarak ve titreterek transa geçer. O anda Hakkı, Hz. Muhammed’i, Hz. Ali’yi, Wayır’ı, Kureyş’i, Düzgün’ü ve Hızır’ı çağırırken, bir yandan da kehanetlerde bulunur. Bir Şaman gibi toplumun başında dolanan kara bulutlardan ve belalardan bahseder. O belaların def olup gitmesi için dualar yapar. Diğer yandan cemde, o anda bulunanlardan birinin başına gelebilecek tehlikelere (hastalık, kaza ve ölüm) dikkat çeker, kehanette bulunur. O tehlikelerin savuşup gitmesi için ulu şahsiyet ve kutsal ziyaretlerden medet ve yardım isteyip imdatta (hawar) bulunur. Bu tehlikelerin bertaraf edilmesi için yapılacak kurban ve niyaz gibi adaklardan söz eder. Temenni ve öğütlerde bulunur. Cemi yürüten, kehanette bulunduktan sonra yavaş yavaş trans hali biter. Ateşli atmosfer içinde, olağanüstü performans gösteren icracı (déwres), soğumaya, gevşemeye ve normal hale dönmeye başlar. Terk ettiği Hak döşeği denilen yatağına dönüp oturur.  Bu cemin son bulması anlamına gelir. Niyaz dağıtılır, yemek yenilir. Ceme katılanlar yerlerinden kalkıp cem yürütenin elini öpüp vedalaşarak cem ortamını terk eder. Ama bu pratiğe rağmen Hak döşeğinde oturup cem tutan ve ateşe girmeyen seyitler de vardır. Bunlar ateşe girme yerine nasihat ve ahlak ağırlıklı söz ve sohbeti tercih ederler.

Cem ritüeli repertuarı

Cem ritüelinin müzik repertuarı bütün ceme damgasını vurur. Bu repertuar, duaların içeriği ve kimi cem pratikleri, Hakikat Cemi’nin karakteristik durumunun anlaşılmasına imkân vermektedir. Anadolu ve Trakya’daki diğer Kırklar Cemi ve Abdal Musa Ceminden farklılığı da bu karakteristik repertuar, cem pratikleri ve inancın yerel kutsallarında yatmaktadır. Örneğin Türk Alevi-Bektaşilerinin Kırklar Cemi’nin ‘vazgeçilmezi’ olan Miraçlama ve Duaz-ı İmam, Kureyşan Ocağı cemlerinde icra edilmez. Kureyşan Ocağı cemleri repertuarında öne çıkan Kureyş, Düzgün ve Hızır’dır. Bu kutsallar övülür ve kutsanır. Okunan havalar ve dualarda hep onlar zikredilir. Alevi-Bektaşilerin cemlerindeki ‘Ali’ vurgusu Muhammed’den ne denli önde ve kuvvetli ise, Kureyşan cemlerinde de Kureyş, Düzgün ve Hızır vurgusu o denli kuvvetli ve öndedir. Kureyşan Ocağı’nın da kutsalı olmasına rağmen Hz. Ali; zikredilme açısından Kureyş, Düzgün ve Hızır’dan sonra yer alır. Bugün Türkçe bilen Kureyşan Ocağı dedeleri içinde Miraçlama ve Duaz-ı İmam icra edenler mevcuttur. 1970’ler öncesi cemlerde Miraçlama ve Duaz-ı İmamı kırık ve bozuk Türkçeleri ile icra eden Kureyşanlı dedeler ancak bir istisna idi. Arşivimizdeki o dönem ki cem ritüelleri kayıtlarında bu çok bariz görülmektedir.  Zaten Kureyşan Ocağı cem ritüelini diğer Alevi-Bektaşi ocakları cem ritüelinden ve de Dersim’deki Türk dilli ocakların cem ritüelinden farklı kılan özelliklerden biri de bu tipik karakteristik icralardır. Otantik kaynaklar tükenmesine rağmen, bölgede yaygın alan araştırmalar yapıldığında, özellikle 1960-70’li yılların cem ritüeli kayıtları incelendiğinde bu değerlendirmemizin haklılığı daha net görülecek ve anlaşılacaktır.

 

Cemi yürüten sazını beraberinde taşımaz, çünkü cem tutulan her evde baş seviyesinin üstünde duvara asılı saz (thomırê ceme Haqıye) bulunur. Sazı alıp üç kez öpüp başına koyan pir, rehber veya derviş icraya başlar. Cemde icra edilen havalara Kılamê Jıar u Diaru (Ziyaret ve kutsal diyarların havaları), beyt (beyit), cenkleme, perdê tewti (trans perdesi), sama (semah) adı verilir. Semah repertuarına diğer Alevi yerleşim alanları ve ocaklarına nispeten, yörede daha az rastlanır.

 

İnanç süreğinde kırılma

 

Bazı yazarlar Dersimlilerin ibadetlerini sadece Türkçe dili ile yaptıklarını savunurlar. Örneğin Hollandalı araştırmacı M. Von Bruinessen ‘Alevilerin etnik kimliği’ adlı tartışma platformu yazısında ‘…Alevi dinsel adetleri Desimlileri Alevi Türklere yakınlaştırır. Gülbank ya da nefeslerinin çoğu Türkçedir. 1920’den önce de kesinlikle böyle idi’ der (Bruinessen, 1996). Yine araştırmacı Cemal Şener de ‘Dersimliler Türk’tür’ iddiasında bulunarak ‘ibadet dilinin de Türkçe olduğunu’ iddia eder (Şener, 2002, 27). Ali Kemali de Erzincan adlı eserinde benzer iddialarda bulunur: ‘Tuhaftır, hatta dikkate değerdir ki bu gülbanklar arasında okunan şeyler hep Türkçedir… Kızılbaşların Kürtçe gülbank okuyanı duyulmamıştır’ (Ali Kemali, 2013, 211). Oysa bu iddiaların aksine Dersim Kureyşan seyitlerinin yürüttükleri cemler 1938 Dersim kıyımına kadar, istisnalar hariç, tamamen gülbankları, niyaz, sofra ve kurban duaları, dini ve dindışı müzik repertuarı ile Kırmancki (Zazaca) dilinde icra ediliyordu. Bunu kanıtlayacak örnek numuneler derleme kayıtlarımız arasında mevcuttur. Hatta bu sürek 1960-70’li yıllara kadar geldi. Bu iddialar alan çalışması yapmayan, basılmış tek yanlı ve inkârcı resmi ideolojinin kaynaklarından beslenen yazarların iddialarıdır.[4] 1938 bir kıyım ve kültürel kopuştur. Bu döneme kadar yöre halkının % 95’i Türkçe dışında bir dil olan Kırmancki (Zazaca) ve Kurmanci konuşuyordu. Dindışı müziği olan bir halkın dini musikisi de vardı. Bölgede var olan ama etki alanları oldukça sınırlı olan Türk Alevi ocaklarının repertuarı dışında Türkçe dua ve repertuarın çok az kısmı 1938 öncesi, önemli kısmı ise 1938 sonrası, yol ve okulların açılması, radyo ve televizyonun bölgeye girişiyle cemlerine girmiştir. Bu asimilasyon, kültür ve inançsal kopuşu Wakıle (1895-1980) adlı kadın şair bir manisinde şöyle dile getirir (Cengiz, 2002, 63):

 

Ra u welaği ke koti kowunê ma                           Yol-yolak dağlarımıza girince

Mektevi ke koti dewunê ma                                  Okullar köylerimize girince

Radon u teyipi ke koti çewunê ma                       Radyo ve teypler evlerimize girince

Ma wayıri ki ho vira kerdi                                     Biz kutsal değerlerimizi de unuttuk

Sayıri ki ho vira kerdi                                            Şairlerimizi de unuttuk.

 

Dua ve gülbankları bir yana bırakırsak cemdeki müzik icrası enstrümantal eserler ve melodi eslikli sözlü eserlerden olusur. Kureyşan pirleri, rehber ve dervişleri için iki mekân çok önemlidir: Kutsal Düzgün Dağı mekânı ve Kızılbel mekânı. Dewa Khuresu (Kureyşanlılar köyü) denilen ve Kureyş’in yatırının (Hews) da olduğu köyden dağılarak dört bir yana yerleşen Kureyşan seyitlerinin repertuarı iki ana kaynaktan beslenir: Düzgün dağı ve Kızılbel.

 

Kureyşan Ocağı’nın iki önemli inanç mekânı

Düzgün Dağı Nazımiye’de yaklaşık 2863 metrelik zirvesi ile Kureyş’in[5] oğlu Düzgün (Duzgın Bava)’nün mekan tutup sır olduğu dağdır. Her Dersimlinin imkânı oranında yılda bir kez, hac niyetine ziyaret edip kurban kestiği, dilekte bulunduğu mekândır. On binlerce ziyaretçi yaz aylarında burayı ziyaret etmektedir. ‘Kâbe ne ise Düzgün Dağı da Dersimliler için odur’ demek abartı değildir. Mevsiminde her gün cem tutulan, onlarca hatta bazı günler yüzü bulan kurbanın kesildiği bu mekân tartışmasız Dersim’in en ünlü ve saygın mekânıdır. Hiç kuşkusuz makamı ve mekânı ne olursa olsun her Dersim Alevi ocağı ve talipleri Düzgün Dağı mekânına saygı duyar ve ziyaret ederler. Cem repertuarının önemli bir bölümü Düzgün’ün bu mekânı ve zati şahsı ile baba Kureyş’e dairdir. 1960-70 yılları öncesi yaz kış demeden bu kutsal zirveyi terk etmeyen pek çok derviş bulunurdu. Bu mekânda bu kutsal şahsiyetler etrafında oluşmuş tarihi ve mitolojik efsane ve öyküleri anlatır ve cem bağlarlardı. Bunları çocukluğumuzda ve gençliğimizde (1965-75) bizzat görme imkânı bulduk. 1975 sonrası politik nedenlerle ve 1980 darbesi ve sonrası şiddet ortamı nedeni ile bu mekândaki ritüeller de sona erer hale geldi. Eski atmosferinden eser kalmamasına rağmen 2000’li yıllar sonrası yeniden ziyaretler arttı ve ritüeller çoğaldı.

Kızılbel (Tawıra Qızılbeli) Düzgün Dağı dibindeki Dewa Khuresu adlı köyden ayrılıp gelen Kureyşan kökenli seyitlerin kurduğu bir mekândır. Pülümür ilçesine bağlı Kırdım köyüne ait bir mezradır. Balaban deresi Sansa mevkiinden ulaşılan Kızılbel, Kureyşan Ocağının ikinci önemli mekânı olup derviş Süleyman (Dewres Sılema)’ın kutsal yatırıyla (Hews) bilinir. Kızılbel seyitleri on iki perde ile cem icra ederler. Kureyş, Düzgün, Wayır ve Hızır’ı bu mekânda ve bu müzikal perdeler eşliğinde çağırırlar. Yaz mevsiminde binlerce ziyaretçi bu mekânı ziyaret eder ve her gün onlarca kurban bu mekâna gider. Kureyşan Ocağının inanç repertuarının ikinci önemli hissesi bu mekân ve çevresinde oluşmuştur. Bu repertuar; burada doğmuş ve bu mekânda cem tutmuş, inanç süreğini kesintisiz sürdürmüş seyitlerin ürünüdür. Kızılbel, orijinal cemleri ve cem perdeleri ile anılmaya değerdir. Munzur Cömert’in bize gönderdiği ve 1992 yılında Kızılbel’li Baba Rıza ve Baba Ali’den derlediği on bir adet enstrümantal Kızılbel cem perdeleri tarafımızdan notaya alındı. Bazılarının sözlerini de derledik. Bunlar: 1) Derviş Dıl (Dewres Dıl) perdesi, 2) Derviş Hasan (Dewres Hesenê Deri) perdesi, 3) Derviş Yusuf oğlu Kekil (Khekê Dewres Wusıv’i) perdesi, 4) Derviş Dıl’ın diğer bir perdesi, 5) Tızvaz’lı Derviş Hasan (Dewres Hesenê Tızvaz’i) perdesi, 6) Derviş Dıl’ın diğer bir perdesi, 7) Derviş Mustafa (Dewres Mıstefa) perdesi, 8) Baba Aziz (Bava Ejiz) perdesi, 9) Semah (Sema) perdesi, 10) Moreweri perdesi, 11) Derviş Hasan (Dewres Hesenê Deri)’nın diğer perdesi. Bu ve daha birçok perde eşliğinde yürütülen Kızılbel’in orijinal cem ritüelleri 1980 askeri darbesi sonrası ve şiddet eylemlerinin yoğunlaştığı dönemde kesintiye uğradı. Yöre tahrip oldu ve cem yürütenler bölgeyi terk etti. Son yirmi yılda birçoğu vefat etti. Eski Kızılbel cemlerini yürüten profesyonel icracılar artık kalmadı. Kızılbel cem ritüeli şimdi yeniden emekleme safhasındadır.

 

[1] Yerele ve Evliyalara dair olan deyişlere, ziyaret ve evliyaların deyişleri manasında “Perde u Hewê jiar u diaru” denilmektedir.

[2] Trans halindeki müzikal forma “Perda/Hewa tewt” denilmektedir.

[3] Derleme: Daimi Cengiz, Kaynak kişi: Heyderê Ali Doşti, Nazımiye ilçesi Bostanlı köyü, Şubat 1975. Bu ‘Hak’ tanımlaması aile pirimiz H. A. Doşti’nin hemen her talip ziyaretinde yaptığı tanımlamadır. Her talibin hafızasında bu tanımlama diri ve tazedir.

[4] Aslında devletin iç istihbarat amacıyla yaptığı erken Cumhuriyet dönemindeki çalışmalar daha gerçekçi bilgiler içermektedir. 1930’ların başındaki raporlarda Dersim’in dilinin Zazaca olduğu, devletin raporlarında mevcuttur. Bkz. Sılan, s.40-41

[5] Kureyşan Aşiretinin atası olduğu rivayet edilen Kureyş ile ilgili söylenceler ve aile şeceresi hakkında yapılan mülahazalar ile ilgili bkz. Özcan, 2020, s.64-77

DEVAM EDECEK…

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

17 − 6 =

More in Alevilik

To Top