Haberler
Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun Dersim Ziyareti
Veli katledildiğinde, İnsan Hakları Komisyonu bizimle görüşmedi deyip, basın açıklaması yapanlar Veli’nin ailesi ile görüştüler mi hiç? O ailenin yaşadığı acıyı paylaştılar mı? Veli için bir açıklama yapabildiler mi?
Av. Cihan SÖYLEMEZ
Geçtiğimiz hafta, Perşembe günü TBMM insan Hakları Komisyonunun Yaşam Hakkı İhlalleri ile ilgili Alt Komisyonu Dersim’deydi.
Gerek güvenlik güçleri tarafından, gerekse de örgütler tarafından katledilenlerin ailelerini dinlemek için Ankara’dan gelmişlerdi.
Dolayısıyla mağdurların Ankara’ya “ ayağa çağrılması” yerine, komisyonunun mağdurların “ayağına gitmesi” ve onları dinlemesi olması gereken çalışma usulüydü.
Komisyon, önceden belirlemiş olduğu mağdur ailelerle sabahtan akşama kadar görüştü ve görüşülen-konuşulanların hepsi kayıt altına alındı.
Komisyon mağdur ailelerle görüşürken, bir iletişim eksikliği dolayısıyla baro ( açıklama gerekçelerine katılmadığım ) adına çok aceleye getirilmiş bir açıklama yapıldı.
Baro “ bazı mağdur ailelerin kendilerine başvurduğunu ve görüşmeler sırasında yanlarında olmalarını istediğini ancak komisyonunun bu talebi kabul etmediğini” bir açıklama ile kamuoyu ile paylaştı.
Halbuki böyle bir açıklama yapacak durum hiç olmadı. Zira mağdur aileler avukatlarıyla görüşmeye katılma talebini komisyona ilettiklerinde bu talep kabul edildi.
Aileler avukatlarıyla birlikte komisyon tarafından dinlendi. Yani ailelerin hukuki bir yardım yaşadıkları bir ortam “ komisyon” tarafından yaratılmadı. Tam aksine bu ortam kendilerine hukuki yardımda bulunacakları aileleri bulmakta sıkıntı çekenler tarafından yaşatıldı.
Bu durum böyle olmasaydı şayet, açıklamayı yapanları sabahtan akşama kadar sabırla hukuki yardımı yapacakları ailelerin yanında beklerken görebilirdik.
Yani halkımızın güzel deyimi ile amaç ” üzüm yemek değil bağcıyı dövmek” olunca böyle bir tablo kendileri yönünden ortaya çıktı.
Diğer bir yandan halktan şunları da saklamamak gerekiyor; Tunceli Barosunun kurucuları arasında Hüseyin AYGÜN’de bulunmaktadır. Kendisi şu an hem Dersim hem de Türkiye milletvekilidir. Dersim’e gelen İnsan Hakları Komisyonunun da üyesidir. Bugün Türkiye’de solcusundan sağcısına ve hatta İBDA-C liderinin avukatının dahi kendisinden yardım istediği bir “ insan hakları savunucusudur” . Bu açıklamayı yapan arkadaşlar neden kendi şehirlerinin milletvekili Hüseyin AYGÜN’le görüşüp, komisyonun çalışma usulüne ve hukuki yardıma ilişkin bilgi almamışlardır?
Yoksa açıklamayı yapan bazı arkadaşlar hala Hüseyin AYGÜN’ün milletvekili seçilmesini hazmedemiyorlar mı? Bir şehre bir ilin TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi milletvekili gelmişse ve açıklamayı yapanların kendisi ile iletişime geçmesi gerekmez miydi?
İnsan Hakları savunuculuğu hiç kimsenin tekelinde değildir. İnsan hakları savunucuları önce gerçekleri dile getirmelidirler. Gerçekleri kendi siyasi ideolojilerinin arkasında heybelerinde saklamamalıdırlar. Hele ki medyada çok görünmek, fotoğraf çekmek ile de sorunların giderilmeyeceğini bilmeleri gerekmektedir.
Çemişgezek’te toplu mezarların açılması sürecinde ne yazık ki bazı çevreler, açılan mezarlarla birlikte kendi savunduklarını iddia ettikleri insan haklarını da orada gömmüşlerdi. Zira TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesinin mezar yerini terk etmesini isteyen ittifakın, İnsan Hakları Komisyonuna dinlenmek için yaptıkları soyut başvurunun inandırıcılıktan ve samimiyetten uzak olduğunu daha fazla anlatmaya gerek yok.
Dersim, cumhuriyet tarihinde en fazla insan hak ihlallerinin yaşandığı illerden biridir. Koçuşağı Askeri Harekatından beri bu topraklarda hep kan akmıştır. Tunceli Kanunu sadece 1930’lu 1940’lı yıllarda değil, her dönem bu topraklarda uygulanmıştır. Elinde silah olan herkesin bir Tunceli Kanunu olmuştur. 1990’lı yıllarda Dersim’in yaşadığı yıkım , 1937-38’de ki yıkımdan sonuçları itibariyle çok daha ağır olmuştur.
1990 yılında 80 bin civarında olan Dersim’in köy nüfusu 1996 yılında 30 bine düşmüştür. 50 bin insan, Hard u Dewres toprağından zorla göç ettirilmiştir.
Dersim’de mera yasakları ile hayvancılık yok edilmiştir. Bu topraklar bir başçavuşun kendi başına aldığı kararla köylerin yakılmasına şahitlik etmiştir.
15 Ağustos 1994 yılında Tunceli Valiliğinin almış olduğu kararla, gıda ambargosu uygulamasına geçilmiştir. Ve bu utanç verici uygulama 6 yıl boyunca devam etmiştir.
Mirik’ler ve Bağın’lar yaşanmıştır. Onlarca sivil ölümü gerçekleşmiştir. Bugün herkes “ 90 yıllarda yaşananları Allah bir daha göstermesin” diye anmaktadır. Ancak sivil ölümleri halen coğrafyamızda gerçekleşmektedir.
Bunun acı bir örneği de Veli SARISALTIK’dır. Üç nüfuslu ailesini geçindirmek için canına dişine takan Veli’nin canını alabilme hakkını kendilerinde görebilenler ne yazık ki hala var. O yüzden ifade ettim ki, elinde silah olan herkesin bir “ Tunceli Kanunu” var.
Veli katledildiğinde, İnsan Hakları Komisyonu bizimle görüşmedi deyip, basın açıklaması yapanlar Veli’nin ailesi ile görüştüler mi hiç? O ailenin yaşadığı acıyı paylaştılar mı? Veli için bir açıklama yapabildiler mi?
Ya da diğer Veli’ler için? Neden hala “ Mirik olayında devleti eleştirenler aynı tavrı Bağın’da göstermiyor? “ . İnsan her yerde insan değil mi? Yoksa adamına göre muamele anlayışı da mı insan hakları savunucularını esir aldı?
Tekrar komisyonun çalışmasına dönecek olursak; Ayten ÖZTÜRK’ Diyarbakır JİTEM binasında gören Abdülkadir AYGAN’ın itiraflarının olduğu CD komisyon tarafından izlendi. Soruşturma konusunda ki gelişmeler komisyonla paylaşıldı ve komisyon savcılığın kayıtsız kalmaması için harekete geçeceğini belirtti.
Çalkıran köyünden bir vatandaş, 90’lı yıllardaki yaşanan sıkıntıları komisyonla paylaştı. Kendisinin hukuki yardım talebi üzerine, komisyonda 90’lı yıllarda Dersim’de yaşanan hak ihlalleri tarafımca dile getirildi.
Firik Dede’nin oğlu Ali Ekber Firik komisyon tarafından dinlendi. Zira Firik Dede’nin bir oğlu örgüt, bir oğlu da devlet tarafından öldürülmüştü. Firik Ailesinin acılı hikayesi böylece resmi kayıtlara geçmiş oldu.
Şiddetin durması için Kürt Sorunun barışçıl ve demokratik zeminde çözülmesi gerektiği ifade edildi. Enerji Bakanının “ Barajlar” konusunda ki açıklamasına değinildi. AKP milletvekili Mehmet METİNER halka rağmen baraj yapılmasının doğru olmadığını ve konuyu bakanla görüşeceğini belirtti.
Sabırla ailelerin yanlarında beklemesini bilenler için komisyon toplantısı olumlu geçti. Acele ile fısıltı gazetesi ( Dersim Alt Komisyonunu geldiğini sananlar için ) ile hareket edenler içinse pek müspet geçmedi.
Dersimli şair Kemal BURKAY’ın “ gün olur iklim Akdeniz olur” dizesinin, bir gün Tufanın dinmesini bekleyen halkımız için gerçekleşmesi dileğiyle…
Ali Mercan
21/05/2012 at 16:26
Yukarıdaki Yazı Halkın Günlüğü Sitesinden alınmıştır
Link; http://www.halkingunlugu.net/haber-ariv/10-manet/3084-tbmm-komisyonu-halktan-koee-bucak-kacarak-94ue-arad.html
guler yesil
22/05/2012 at 16:22
SAYIN CIHAN SÖYLEMEZ
Bu konuda bir yazi hazirliyorum biraz sürecek bekleyin
komsiyon ve DD Kuruluna gönderecem
sizin e-postanizi bilmiyorum Hüseyin Aygün’e gönderince
size bir kopisini verir
simdi sira 7 Haziranda Brüksel de yapilacak olan Dersim konferansina
Haydar ISIK’i anlatmam lazim
bu yazi bitince ancak yazmaya basliyacam
gün 24 saat araliksiz bu Dersim vampiriyle savasiyorum onun icin
biraz gecikecek actiginiz davaya cok yardimi olacak
HOSCAKLAIN
22.05:2012