Gündem
‘Barış’ için Alevilerin Payına Düşen Mıntıka Temizliği ve Tasfiye mi?
Bizim bir süredir dikkat çektiğimiz Alevi Kızılbaş dinamiğine dönük öteleyici ve hedef haline getirici egemen yaklaşımlar liberal kalemşörleri de içine alan hazımsızlıkladaha geniş bir koro tarafından dillendirilmeye başladı.
Yaprak kıpırdasa Alevilerden biliyor, gerek AKP’ye gerekse de Kürt hareketine ‘ Kızılbaşlara dikkat edin, süreci onlar sekteye uğratabilir’ denilerek önlem alınması salık veriliyor. Dönemin dili ve rengi yeşile çalan islamist bir dil olduğu için ‘potansiyel tehlike’ olarak görülen Kürt Aleviler hakkında çeşitli senaryolara dayalı tasfiye eksenli saldırgan yaklaşımlardaki artış dikkat çekici.
Geçen hafta Dicle Üniversitesinde yaşanan Hizbu-kontra saldırısı ve Adana’da ÖSO tetikçileri tarafından Alevi evlerine bırakılan bildiri olayını konu ettiğimiz kısa yorum yazısında bu duruma vurgu yapmış kısaca şunları söylemiştik;
”Bir kaç gündür medyaya yansıyan belli başlı konuları takip ededuralım yine Aleviler ‘çıbanbaşı’ ilan ediliyor. Bu ülkenin egemen iradesi İslam şemsiyesi altında helalleşme jargonunu öne çıkarırken gözünü ‘potansiyel tehlikeye’ çevirmiş vaziyette. Olaylar birbirinden bağımsızmış gibi gözükebilir fakat öyle değil…Türk İslam ve Kürt İslam sentezli politikaların ‘dinsel referans’ dayanakları farklı gelişse de son kertede aynı zeminde buluşturuyor. Alevi Kızılbaş düşmanlığı malum cenahta geçer akçe. Hükmümüz verilmiş. Onlara göre kötülüğün müsebbibi Alevilerdir.”
Şimdide koroya Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu katıldı. Tabi Cengiz Çandar ve Yalçın Akdoğan’ın aynı minvaldeki yazılarını da unutmamak gerek. Felaket tellallığına soyunanlar birbirlerin tekrarı provokatif yazıları ‘özel harb dairesi başkanlığının’ talimatı ile mi köşelerine taşıdı? Üç köşe yazarının yazıları aynı kalemden çıkmış gibi.
Tartışmaya yer bırakmayacak açıklıkta işletilen ‘barış’ başlıklı süreç Suriye işgali ile bağlantılı ittifak içeren yakınlaşmaya konu edilmekte. AKP- Katar-Suudi Arabistan ortaklığında pişirilen işbirlikçi egemen Sunni bloklaşma bölgesel yayılım açısından Alevi- Şii damarını edimine etmeyi öncelikli sorun olarak görmekte. Anılan strateji bölgesel savaşa doğallığında yıkıcı sonuçlara yol açacak.
Sadece Suriye örneği bile her şeyi özetleyen pratik uygulamalara gebe. Sahaya sürdükleri militanların temel motivasyon şiarları ‘ Alevileri-Şiileri keseceğiz’ çığırtkanlığıdır. Suriye’de uluslararası güçlerce tertiplenen iç savaş çıkarma projesi süren kanlı çatışmalara rağmen istenilen hedefe varamadı. ÖSO-El kaide çeteleri askeri olarak düne nazaran ciddi gerileme içindedir.
Aralarında bölgesel bazı çatışmalar yaşansa da itilafı çözdüklerini açıklayan PYD ve ÖSO ortaklığı yine kaydedilmesi gereken önemli gelişmeler arasındadır. Yakın dönemde PYD militanlarını Şam seferine gönderirse şaşırmayalım. Suriye Kürtlerinin büyük çoğunluğunun bu tehlikeli yakınlaşmaya onay vermeyeceğini bilmemize rağmen Suriye’de halkı özgürleştirme yalanıyla halkın kendisinin hedef tahtasına oturtulduğu kirli ve kanlı çatışmaların devreye koyulduğunu hatırlatmalıyız. Eksen buluşmasının Suriye’de karşılığı ‘barışçıl’ çözüm değil. İran için tasarlanan işgal kuşatmasını da yakından takip etmek gerekir. İkinci aşamada yeni sıcak savaş cephesi olabilir.
AKP-Katar-Suudi Arabistan ekseni bölgesel savaşa göre hareket ederken gelişmelerin yönünün demokratik çözüme evrileceğini söylemek zor. Niyetlerden bağımsız olarak işletilen süreçten halkların ve inanç dinamiklerinin lehine bir şey çıkmaz. Zaten burjuva kalemşörlerin yazıları savaşa işaret ediyor. Bugün ‘paletleri çözün, mıntıkanızı temizleyin’ demenin anlamını nasıl okumalıyız?
PKK’de ifadesi bulan Kürt politik hareketi liderinin aldığı kararları tartışmasız kabul eden, İmralı’dan gelen mesajlara göre stratejik değişkenlik gösteren konumlanışı ortadayken halihazırda ‘kanatlar’ tartışmasına vesile edilmektedir. Mevcut tartışmanın örgütsel karşılığının bulunmadığını hareketi tanıyan herkes bilir. Peki, neden yürütülüyor bu tartışma? Kürt Alevilerin anılan bölge politikasını kabul etmemesi sıkıntının başlıca nedenlerindendir. Siyasal islami gericiliğe eklenmeyen Aleviler, AKP düzenine karşı parçalı yapısına, kurumsal zayıflığına rağmen uzlaşmaz bir muhalefet yürütüyor.
Neo-Osmanlıcı politik akıl, Alevi Kızılbaş toplumsallığını ‘cihad bayrağı’ altında hizaya sokamayacağını bildiği için etkisiz kılma yöntemi olarak hedef haline getiriyor. Kürt İslam sancağı çeperinde Sunni Kürt damarını kuvvetlendirme maksadıyla, politik alanda Kürt Alevi kadrolara yönelik özel savaş operasyonu yürütülüyor. Muhtemelen başkaca aktörlerin öne çıkması isteniyor. ‘Bir taşla bir kaç kuş vurmayı’ gaye edinmiş haldeler.
İşte Güneri Cıvaoğlu’nun 13 Nisan tarihli Milliyet’teki köşe yazısı bahsettiğimiz bu kirli gayeye hizmet ediyor. Her dönemin adamı Milliyet yazarı Güneri Civaoğlu cemaat medyasında bir süredir işlenen görüşe sarılarak Kürt hareketine akıl vermiş. Süreç açısından ”Alevi-solcu” damarı engel olarak görüyormuş. Mıntıka temizliği şart demiş. Kalemini her dönem iktidara satan birinden aklıselim yaklaşım beklenemez. Diyeceğimiz, heybelerindeki tüm taşları döksün bay kalemşörler… Hikayede anlatılan yalancı çobandan ne farkları kaldı ki?
G. Civaoğlu’nun provokatif yazısını okumak için link:http://siyaset.milliyet.com.tr/ocalan-in-paletleri/siyaset/siyasetyazardetay/13.04.2013/1692977/default.htm
Bizler açısından bu yazı talihsizlik derekesine indirgeyip geçiştirilebilecek gibi değil. Aleni olarak Alevi düşmanlığı yazıya rengini vermiş. Daha düne kadar TV ekranlarında ‘geyik sohbeti’ programlarıyla incir kabuğunu doldurmayacak konularda görüş belirten Civaoğlu ne oldu da keskin bir Alevi hazımsızlığına yakalandı?
Güneri Civaoğlu’nu RTE’nin danışmanı Yalçın Akdoğan’la aynı havuzda buluşturan neden nedir?
Neo-Osmanlıcılık sağlı sollu burjuva kalemşörleri epey heyecanlandırmış vaziyette. Küstahlık anlamına gelecek üstenci dil kullanmalarına Kürt politik hareketinin net bir tavır alması gerekiyor. Kaygıları derinleştiren ve temkinli olunmasını koşullayan egemen baskın dili mahkum eden yaklaşım sergilenmelidir.
Yalçın Akdoğan’ın provokatif yazısını okumak için link:http://haber.stargazete.com/yazar/pkk-icindeki-kanatlar-ve-riskler/haber-744461
Ferhat Aktaş

erdoğan şenel
19/04/2013 at 14:56
Barış süreci Kürt ve Türk Halkının bunca yaşadığı düşmanlığı sonlandırma, sorunları konuşup, tartışarak çözüm bulmayı amaçlayan bir ortamın oluşmasını hedefler. Bundan da anlaşılacağı üzere bu süreç farklı inanç ve mezhepteki Kürt Türk bütün Türkiye Halkını kapsar veya öyle olması gerekir. Eğer bu süreçte bazı etnik kimlikleri veya farklı inanç veya mezhepleri öne çıkarıp, bazılarını ötekileştirirse veya böyle bir amaç oluşursa; o zaman bu sürece barış süreci denmez. Dense dense bazılarının ucuz politikalarını tezgahlamak için barış ismini veya insanlardaki barış duygusunu istismar eden süreç denir. Öyle süreçten kimseye, barışı kendi çıkarları için çarpıtanlar dahil hiç kimseye hayır gelmez.